Previous Page  20 / 40 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 20 / 40 Next Page
Page Background

20

HABERLER

ğunu bilirim, iyi anlarım.

La traviata

hastası-

yım diyebilirim. Dünyanın değişik yerlerinde

en az dokuz kere

La traviata

’yı seyrettim. Şar-

kılarını ezbere bilirim. Bende 1986 yılında

Londra Senfoni Orkestrası’yla Pavarotti’nin

kaydettiği bir yorumu var. Onu dinlediğin za-

man, başka

La traviata

dinleyemiyorsun. O

disk bozulursa diye üç tane aldım, yedekledim.

Diğer tercihleriniz neler?

Yeni klasiklerden pek anlamıyorum. Ben daha

çok romantik klasikleri dinliyorum. Mesela,

Offenbach’ı çok severim.

Gaîté Parisienne

ve

La belle Hélène

diye bir opereti var, ki en sevdi-

ğim ve beğendiğim operetlerden biridir.

La

belle Hélène

’i seyretmek için Paris’e gittik

Ayfer’le beraber, ama maalesef hayal kırıklığı-

na uğradık. Çünkü

La belle Hélène

, MÖ 1000

yılında Truva’da geçen bir öykü, ama sanki

çağdaş Yunanistan’da geçen bir eser gibi sah-

nelemişler. İnsanlar mayolarla dolaşıyorlar,

dekorlar yepyeni. Ben sevmedim. Bir de çok

enteresan bir şey oldu. Son sahnede baş sop-

ranonun sesi kısıldı. Yedek birini getirdiler. O

yedek, kolonun gerisinden söylüyor, diğeri de

ağzını oynatıyordu. Oyunu öyle bitirdiler. Biz

Anadolu’nun bağrında büyüdük, ama diyo-

rum ki ben herhalde İtalya’da doğsaydım,

imkân sağlansaydı, mutlaka müzik eğitimi

alır ve hayatımda müzikle ilgili bir şey yapar-

dım. Klasik Batı Müziği yanında Türk Sanat

Müziğini de severim. Usul ve nota bilmediğim

halde birçok Türk Sanat Müziği eserinin söz-

lerini ezbere bilir ve söylerim.

Daha önce duymadığımız başka şaşırtıcı

özellikleriniz de var mı?

Bende çok önemli bir deniz kabuğu koleksiyo-

nu var. Aşağı yukarı 400 parça civarında. Hem

kendi çıkardığım, hem de dünyanın çeşitli yer-

İÇİMİZDEN

BİRİ

lerinden aldığım deniz kabukları var koleksi-

yonumda. Deniz kabuğu merakı esas scuba

diving’den geliyor. 1992’de dalış lisansı aldım.

O günden bugüne, her sene bir hafta yazın, bir

hafta kışın dalış yapıyorum. Aşağı yukarı 10

kere Maldivler’e gittim. Bir kere Mauritius’a

gittim, bir kere de Seyşeller’e. Maldivler, diğer-

leriyle karşılaştırıldığında başka bir yer. Dün-

ya cenneti. Hayatta bir kere olsun görülmesi

gereken bir yer. Oraya gittiğim zaman elimden

geldiğince dalıyorum. Oğluma da dalış lisansı

aldık. O beni geçti şimdi. Çok iyi bir dalgıç

oldu. Kızım da dalıyor, damadım da. Hep bera-

ber dalıyoruz. Enteresan bir şey. Büyük köpek-

balıklarını, Barracuda’ları falan görüyorsunuz.

Büyük de bir zevk. Neden? Dünyanın yüzde

78’i su. Daldığınızda o yüzde 78’in bir kısmını,

kimsenin görmediği şeyleri görüyorsunuz. Be-

nimki sportif dalış tabii. Keyif için yapıyorum

aslında. Bir de bu kiloya uygun bir spor. Çünkü

suyun içinde ağırlıksız bir ortamdasınız. Bu-

güne kadar 200’e yakın dalış gerçekleştirdim.

İyi bir sayı. Allah izin verirse devam edeceğim.

75-80 yaşında dalan insanlar gördüm

Maldiv’de. Dikkatli yapılırsa ve abartılmazsa

tehlikeli bir spor değil. Kurallara uyacaksın,

bilinçli yapacaksın. Ben herkese dalışı tavsiye

ediyorum. Elimden geldiğince de dalmaya de-

vam edeceğim.

Geniş bir kütüphaneniz olduğunu duy-

duk..

Kitaba çok meraklıyım. Eskiden her hafta bir

kitap okumak gibi bir hedefim vardı. Şimdi

tabii yapamıyorum. Biraz üşengeç mi olduk

nedir! 3-4 bin civarında kitabım var. Daha çok

bilimkurgu kitapları, teknik kitapları okuma-

yı seviyorum. Dinler tarihine çok meraklıyım.

Museviliği, İslam tarihini çok okudum… Hı-

ristiyanlığı da iyi biliyorum, bu konuda çok

okudum. Ama bana göre iki tane evrensel mu-

cize var... Biri DNA şifresi, canlılar için. Can-

sız maddeler için de Mendeleyev Tablosu. Bü-

tün kainatı oluşturan 102+ elementi yaratmış

Tanrı. Atomu yaratmış. Hayran olmamak

mümkün değil! Kimya bilen, fizik bilen, astro-

nomi, tıp bilen bir insanın bu tanrısal düzene

hayran olmaması mümkün değil.

Bilinmeyen yönlerimden biri de astronomi

merakım. Bir büyük teleskopum var. 22 san-

tim çaplı, güçlü bir teleskop. Fakat İstanbul’da

hem çok ışık var, hem çok toz. Ben bu teles-

kopla Andromeda Galaksisi’ni görebilmek için

çok uğraştım. Görülmüyor. Bodrum’da mavi

yolculuk sırasında ıssız bir koydaydık, 7 sene

önce. Teknede yatıyorum. Kaptanın dürbünü-

nü aldım, tam oraya doğru baktım, şak diye

gördüm galaksiyi. Dürbünle! Bize en yakın

olan galaksidir Andromeda. Epey bir astrono-

mi bilgim vardır. Ama tüfek icat oldu, mertlik

bozuldu derler ya! Yeni bir bilgisayar programı

çıktı, Starry Night. Amerika’dan getirtiyorsu-

nuz, bilgisayara yüklüyorsunuz. Sonra da

programa diyorsunuz ki, “Ben 1966 yılında,

Bodrum’daki gökyüzünü görmek istiyorum.”

Tarihi giriyorsun, Bodrum’un koordinatlarını

giriyorsun, pat diye gösteriyor. Şu andaki gök-

yüzünü iste, en ince ayrıntısına kadar görebi-

lirsin.

Galatasaray Kulübü’ndeki çalışmalarınız

nasıl gidiyor?

Galatasaraylılık liseden geliyor. Ayrıca lisede

spor yaptım, okul takımının kalecisiydim.

Spora İstanbul Teknik Üniversitesi’nde de de-

vam ettim. İnşaat Fakültesi’nin kaleciliğini

yaptığım dönemde şampiyon olduk. Uzun yıl-

lar kaleciliğe halı saha maçlarında da devam

ettim. En son 2000 yılında Olimpiyat Stadı

EŞSİZ BİR KLASİK

Ümit Özdemir, kendi deyimiyle bir

“La traviata hastası.” Bu eşsiz

klasiği bugüne kadar dünyanın

değişik yerlerinde en az dokuz kez

seyreden Özdemir, Pavarotti’nin

1986 yılında kaydettiği yorumunu

mükemmel buluyor.