

g
Çoğunuzun bildiği ve başlıktan da anlayacağınız üzere, Tüpraş’la
ilişkimiz çok eskilere, 1960’lara dayanıyor. O yıllarda petrokimya-
yı öncelikli iş alanlarından biri olarak kabul eden Tekfen, İstanbul
Petrol Rafinerisi A.Ş. (İPRAŞ), Petkim ve Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı’ndan (TPAO) aldığı işlerde yüksek performans göstererek
sektörde kendine önemli bir yer edinmişti. Tekfen İnşaat ve Tüpraş’ın
50 yıl öncesine dayanan birliktelikleri, yepyeni işbirlikleriyle şu anda
da devam ediyor. Yeni işbirliklerinden bahsetmişken, bizim dosyamız
tam da bu noktada başlıyor.
Soğuk bir kış sabahı minibüse doluşup İzmit’e doğru yola çıktık.
Tüpraş’ı uzaktan gördüğümüzde gözüme ilk çarpan küresel tanklar
oldu; mühendisler alınmasın ama ben onları Kapadokya’daki hava
balonlarına benzetiyorum. Bu balonların yanından geçip B Kapısı’na
geldiğimizde, ziyaretimizin tüm aşamalarında bize yardımcı olanMali
ve İdari İşler Müdürü Ümit Hira, yüksek enerjisi ve güler yüzüyle biz-
leri bekliyordu. Burada ufak bir parantez açmak isterim: Ümit Bey’in
görevi itibariyle masa başı çalışan biri olması beklense de, yıllarını
yurtdışındaki şantiyelerde geçirmiş biri olarak, o kendisini daha çok
“saha insanı” şeklinde tanımlıyor. İşin mutfağında olmaktan ve her
gün şantiye havasını solumaktan son derece mutlu, işini şevkle yapan
biri.
İlk görüşmemizi Ümit Bey’le yapıp biraz soluklandıktan sonra, hemen
kıyafetlerimizi giyip, kendimizi Residue Upgrade Project’in (RUP) sa-
hasında bulduk. Bu ismi görüp sakın gözünüz korkmasın, zira benim
ilk başta korkmuştu. Gerek saha çalışanları gerekse masa başı çalışan-
larından aldığım bilgilere göre, en basit şekliyle burada yaptığımız işi
size şöyle aktarabilirim: Tüpraş A rafinerisinde petrol işleniyor ve işle-
nen petrolden arta kalan reçine, bizim şu anda yapmakta olduğumuz
RUP projesine geliyor. Orada tekrar işlendikten sonra mazot, LPG,
halk arasında gaz yağı olarak bilinen, herhangi bir ateş temasında
yanmamasından ötürü “uçak yakıtı” olarak da kullanılan kerosen ile
nafta elde ediliyor. Anlayacağınız, ekonomik olduğu kadar çevreci bir
projeden de bahsediyoruz burada.
Dolaşırken, hummalı bir çalışmanın olduğu sahaya tepeden göz atma
imkânımız da oldu. Buradan gördüğümmanzara; buz gibi soğuğa rağ-
men, uyum içinde durmak bilmeden çalışan bir ekipti. Bu ekibin ener-
jisini, bizler olduğumuz yerden hissettik. Bu arada zaman su gibi akıp
geçmiş ve biz saati unutmuşuz. Saat iki gibi yemekhaneye geldiğimiz-
de ne kadar acıktığımızı anladık. Yine çok lezzetli bir yemek sonrası
kalan görüşmelerimizi tamamladık.
Görüşmelerimizi, yoğunluğuna rağmen bize vakit ayıran, daha ön-
ceki röportajlarda adını çokça duyduğum, ancak bir türlü kendisiyle
tanışma fırsatı bulamadığım, Tekfen İnşaat Genel Müdür Yardımcısı
ve Proje Direktörü Ali Şanlı ile bitirdik. Güneşi batırdık, Tüpraş’ın ilk
ışıklarıyla yola çıktık. Ancak gitmeden, sahaya yaklaşık bir kilometre
uzaklıktaki kampa da uğrayalım dedik. Bir apartmanın yanına geldi-
ğimizde, gözlerim halen daha önceki kamplara benzeyen bir kamp gö-
rüntüsü araya dursun, Ümit Bey’in “İşte kampımız burası” demesiyle
durumu anladım. Şaşırmamın nedeni, burasının Kamp Amiri Kâzım
Engin’in deyişiyle, daha çok “apart otel” kıvamında bir yer olmasıydı.
Eski bir Tekfenli olan Kâzım Bey’le de görüşmemizi tamamlayıp yola
çıktık. Böylece yorgun, fakat unutulmayacak başka bir şantiye gezisini
daha ardımızda bıraktık.
ESRA TÜZGİRAY KILIÇ
17