

21
Tüzüğü’nün 1973 yılında yayımlanması oldu.
Çevre konusundaki ilk yasal düzenleme ise
1983 yılında yapıldı.
İş sağlığı ve iş güvenliği konularındaki bir
başka dönüm noktası ise, 2003-2004 yılların-
da yürütülen Avrupa Birliği’ne entegrasyon
çalışmalarıydı. Bu dönemde iş sağlığı ve iş
güvenliği ile ilgili pek çok yönetmelik yayım-
landı; mevcut İş Kanunu da değiştirilerek içi-
ne iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili maddeler
eklendi. Bu çalışmalar neticesinde iş hayatın-
da konuyla ilgili önemli bir mevzuat altyapısı
oluştu. Gelişen duyarlılık ve mevzuat neticesi,
yavaş yavaş konuyla ilgili teknik personel ye-
tişmeye ve üniversitelerde İş Sağlığı ve İş Gü-
venliği Bölümleri kurulmaya başladı.
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın
ev sahipliğinde, ILO ve Uluslararası Sosyal
Güvenlik Kuruluşları Birliği’nin işbirliği ile
2011’de İstanbul’da gerçekleştirilen 19. Dün-
ya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi de, hükü-
metin bu konudaki arzu ve iyi niyetini ortaya
koyan bir gelişmeydi. Kongrenin açılışı önce-
sinde 30 ülkeden Çalışma ve Sosyal Güven-
lik Bakanlarının katılımıyla gerçekleştirilen
zirvede, 2008 tarihli Seul Deklarasyonu’nu
destekleyici nitelikte İstanbul Deklarasyonu
açıklandı. 2012 yılında ise, 6331 nolu İş Sağlı-
ğı ve Güvenliği Kanunu ile buna bağlı yeni yö-
netmelikler yayımlandı. Böylece iş sağlığı ve iş
güvenliği konusu, tüm iş yaşamında etkin hale
gelmeye başladı.
EN RISKLI SEKTÖRLER
TÜİK’in 2014 başında yayımladığı bir araş-
tırma, Türkiye’de son 12 ay içinde istihdam
edilen her yüz kişiden 2,3’ünün bir iş kazasına
uğradığını ortaya koyuyor. İş kazalarının da-
ğılımına bakıldığında, %10,4 ile madencilik ve
taş ocakçılığı sektörünün en yüksek risk gru-
bunda olduğu görülüyor. Onu, %5,2 ile elekt-
rik, gaz, buhar, su ve kanalizasyon sektörü ve
%4,3 ile inşaat sektörleri izliyor. Dikkat çe-
ken bir diğer nokta da, son 6 yılda Türkiye’de
maalesef iş kazalarında kayda değer bir iler-
leme sağlanamamış olması. İşe bağlı sağlık
problemleri istatistiklerinde de benzer bir du-
rum söz konusu. Araştırma, istihdam edilen
her 100 kişiden 2,1’inin, son 12 ay içinde işe
bağlı bir rahatsızlıkla karşı karşıya kaldığını
gösteriyor.
Tekfen’in ana işkollarından inşaat sektörü, iş
kazalarının en sık yaşandığı sektörlerden biri.
Son yüzyılda gelişen teknolojiyle birlikte daha
önce hayal dahi edilemeyecek büyüklükte bi-
nalar, barajlar, köprüler ve sanayi tesisleri,
çok daha kısa süreler içinde yapılmaya başladı.
Altyapı yatırımları, hızlı sanayileşme ve artan
nüfus, inşaat sektörünü tüm dünyada loko-
motif işkollarından biri haline getirdi. Günü-
müzde dünyada inşaat sektörünün Küresel
Gayrisafi Hasıla’nın yaklaşık yüzde 10’unu
yarattığı tahmin ediliyor.
Tekfen’in ikinci ana faaliyet alanı olan tarım-
sal sanayi ve gübre üretimi de, yine yüksek
riskli sektörlerden biri olarak kabul ediliyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafın-
dan yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliğine İliş-
kin Tehlike Sınıfları Listesi Tebliği’nde azot
sanayi ve kimyevi gübreler imali, “çok tehlikeli
işler” kategorisinde yer alıyor.
Dünyada bugüne kadar yaşanmış birçokörnek,
iş güvenliği önlemlerinin yeterli olmaması ha-
linde ortaya çıkabilecek risklerin büyüklüğü
hakkında fikir veriyor. En güncel örneklerden
biri olarak 2001 yılında Fransa’daki bir güb-
re üretim tesisinde meydana gelen patlama,
sadece fabrikada değil, çevresindeki yerleşim
yerlerinde de büyük bir tahribata yol açmış
ve onlarca kişinin ölümüne, yaklaşık 2.500
kişinin yaralanmasına sebep olmuştu. 2013
yılında ABD’nin Texas eyaletindeki bir gübre
depolama tesisinde meydana gelen patlamada
da 14 kişi hayatını kaybetmişti.
İş sağlığı ve güvenliği kavramı, sanayileşme sürecinde işçi ölümlerinin hızla artması üzerine 1920’li yıllarda gündeme geldi.