Previous Page  35 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 35 / 44 Next Page
Page Background

35

g

YEŞİM ÖZTEKİN (Muhaberat Şefi)

“Üçüncü nesil de aynı yolda ilerliyor”

Neredeyse 25 yıldır Mersin İşletmesi’nde çalışan Yeşim Özte-

kin, aynen babasının kendisini desteklediği gibi, şimdi de kendi

kızlarını aynı fabrikada çalışmaları için destekliyor:

Rahmetli babam da burada çalışıyordu ve benim de bir gün

burada işe başlamamı çok istemişti. Babam göremedi, ama ben

1988’de Akgübre’de çalışmaya başladım. Samimiyetle söylüyo-

rum, her zaman işime severek ve isteyerek geldim. Babam bura-

da çalışıp bizi büyüttü, şimdi ben çalışıp iki kızımı büyütüyorum.

Büyük kızım üniversitede kimya eğitimi alıyor. Küçük kızım da

bu sene üniversiteye hazırlanıyor. Ama öyle görünüyor ki üçün-

cü nesil de aynı yolda ilerliyor.

Ben burada hem Muhaberat Şefliği, hem de Kıdemli Genel

Müdür Yardımcısı’nın asistanlığını ve sekreterliğini yapıyorum.

İşim iletişim merkezli. Görevim gelen telefonları bağlamakla

başlıyor. Karşı tarafı dinliyorum, onlara yardımcı olabilmek için

elimden geleni yapıyorum, ama hiç kimseye ayrıcalık yapmıyo-

rum. İnsanlarla iyi iletişim kurmaya çalışıyorum, hep iyi ve sa-

mimi ilişkiler içinde olmaya gayret gösteriyorum. Konuştuğum

çoğu kişi aynı şeyi söylüyor, “Yeşim Hanım sizi hiç görmedim,

ama gülerek konuştuğunuzu tahmin edebiliyorum.” 2001 yı-

lından beri bu konumda çalışıyorum. Beraber çalıştığım kişiler

memnun ki bir değişim söz konusu olmadı.

“Allahım, ne olur telefonum çalmasın!”

Ben 1988’de Satış Bölümü’nde işe başlamıştım. Zannediyo-

rum departmandaki dokuz erkeğin içinde tek kadın bendim.

Ama oradaki arkadaşlarım bana çok yardımcı oldu, hepsi beni

kardeşleri gibi gördü. Babamdan dolayı da farklı bir ilgi vardı.

İşe ilk girdiğimde çok çekingendim. Zaten burası benim ilk

işyerim. Oturduğum yerde devamlı, “Allahım ne olur telefo-

num çalmasın, bir şey sormasınlar…” diye dua ediyordum. Ar-

kadaşlar da bana takılmayı severdi. Sürekli seslerini değiştirip

müşteri gibi telefonla ararlardı, bir şeylerin fiyatını sormak ba-

hanesiyle. “Kızım, şunun fiyatı nedir?” diyorlar, ben de “Hemen

öğrenip geri döneyim efendim. Telefonunuzu bırakın, ben sizi

geri arayayım,” diyorum. “Biz sonra ararız,” deyip telefonu ka-

pıyorlar. Ama bunu birkaç kere üst üste tekrarlıyorlar. Sonra

baktılar ki ben artık ağlamaya başlayacağım, korkularım iler-

liyor, en sonunda itiraf etti arkadaşlar ortada ciddi bir durum

olmadığını.

Tabii o günden bugüne pek çok şey değişti. Gelişmeler de hep

olumlu yönde oldu. Teknoloji ilerliyor, çağ değişiyor, insan ile-

tişimleri farklılaşıyor. İlk yıllarda telsizlerle, teleksle çalışırdık

biz. Bir teleks yazardık, uzun şeritler halinde, bir tane yanlışı-

nız olursa yırt, baştan yaz! Oysa şimdi tarayıcılar var, anlık ileti-

ler var, bilgisayar ortamında her şeye her an ulaşılabileceğimiz

imkânlar var. Eskisiyle karşılaştırıldığında, şu anki çalışma şart-

ları tabii ki daha kolay.

Toros’ta yardımlaşma ruhu çok kuvvetli. Herkesin, aile or-

tamında nasıl çoluğuna çocuğuna, eşine canla başla yardımcı

olmaya çalışıyorsa, elinden geleni yapıyorsa, burada da aynı şe-

kilde davrandığına eminim. Yeter ki yardım talep edilsin. Burada

hepimiz benzer şeyleri temsil ediyoruz, aslında bir takımız. Niyet

ve samimiyet her şeyden önemli diye düşünüyorum. Ben burada

bulunmaktan ve çalışmaktan çok keyif alıyorum. Hiç mutsuz bir

günüm olmadı burada. İlk işyerim olduğu gibi, inşallah da son

işyerim olacak.