

28
HABERLER
Z
iyaret Tepe’de yapılan kazılar sırasında çok sayıda kil tablet elde edilmiş. Bun-
lar, Asur İmparatorluğu’na dair önemli bilgiler içeriyor. Fakat tabletlerden bir
tanesi, hem tarihsel olarak, hem de dilbilim açısından çok özel bir yere sahip.
Söz konusu tablet, höyükte bulunan sarayın alt kısmından çıkarılmış. Tabletin bu-
lunması kazı ekibinde öylesine heyecan yaratmış ki yazıtbilimci Dr. MacGinnis,
haberi aldıktan sonra ilk uçakla Türkiye’ye gelmiş. Tabletin çevirisi için iki yıla ya-
kın zaman harcayan MacGinnis, sonunda tabletin 60 kadar kadının isminden olu-
şan bir liste olduğunu keşfetmiş. MacGinnis, bu keşfin öyküsünü ve önemini şöyle
anlatıyor:
En sonunda, bunun bir kadın isimleri listesi olduğunu anladık. Bunlar, büyük ola-
sılıkla sarayda çalıştırılan kadınların isimleri. Bizim için sürpriz olan şey, tablette
geçen isimlerin Asurca olmaması. Tabii bunu anlamak için birçok uzman arkada-
şımızla görüştük ve Ortadoğu’daki diğer eski dillerle karşılaştırdık. O uzmanlar da,
“Bunlar bizim dillerden değil,” dediler. Örneğin Eski Persçe, Elamca, Mısırca,
Arapça, İbranice veya Aramice değil. Bir veya ikisi Asurca, Luvice ve Hurrice gibi
dönemin bilinen diğer dillerine ait. Ama büyük çoğunluğu bilinmeyen bir dile ait.
MacGinnis’e göre bu gizemli durumu açıklayabilecek iki olasılık var. Birinci olası-
lık, bu isimlerin Dicle’nin kuzeyinde yaşayan Şubriyalılara ait olması. Bu kavme ait
yazılı bir belge olmaması nedeniyle dilleri bilinmiyor. Göç yoluyla bu bölgeye gelen
bir grup Şubriyalının Asur sarayında çalıştırılması akla yakın görünüyor. Bir diğer
olasılık ise söz konusu kadınların, İran-Irak sınırındaki Zagros Dağlarını çevreleyen
bölgenin Asurlularca işgali sırasında tehcir yoluyla getirilmiş olması. Açıklaması ne
olursa olsun, tabletin bulunması dünya çapında ilgi uyandırmış. Dr. MacGinnis, bu
heyecanın nedenini şöyle açıklıyor:
Tablet üzerinde yer alan İmpane, Ninuaya, Sasimi, Bisunume, Malinayasi ve Pin-
da gibi isimlerin günümüze kadar bilinmeyen bir dilde yazılmış olması, bizleri ve
meslektaşlarımızı heyecanlandırdı. Elimizdeki bilgiler, bu dilin unutulmuş bir dil
olduğunu gösteriyor. Tabletin bulunmuş olması ise bir felaketin bize hediyesi.
Çünkü sarayın bu kısmında yangın çıkmış ve bu nedenle kil tablet yanarak daha
dayanıklı hale gelmiş. İlk parçasını 2008 yılında taht odasının tabanında bulduğu-
muz ve okunması 2009’da tamamlanan tablet, milattan önce 8. yüzyılın ortaları-
na tarihleniyor.
Esrarengiz tabletin sırrı
lar, “karum” denilen bu ticaret merkezlerin-
de yerli halkla birlikte yaşıyorlardı.
Asur İmparatorluğu’nun İÖ 9. yüzyıldaki
askeri genişlemesi sırasında göz diktiği yer-
lerden biri de zengin Anadolu topraklarıydı.
Asurlular, yayılmacı bir anlayışla Anadolu’ya
seferler düzenlerlerken, bir yandan da ele ge-
çirdikleri kentlerde garnizonlar oluşturdular.
Asur ordusunun konaklamasına hizmet eden
ve yönetimmerkezi olarak kullanılan şehirler-
den biri de, bugün Ziyaret Tepe Höyüğü’nün
bulunduğu yerde yükselen Tuşhan’dı.
Ziyaret Tepe’nin bulunuşu
Ziyaret Tepe, Diyarbakır’ın Bismil ilçesi ya-
kınlarında, Dicle’nin güney kıyısında yer
alan bir höyük. Ovadan yaklaşık 30 metre
yükselen höyük (akropol) 3 hektarlık bir ala-
nı, onun güneyinde üç yana uzanan aşağı şe-
hir ise 29 hektarlık bir alanı kaplıyor.
Ziyaret Tepe Höyüğü, ilk kez 1980 yılında Al-
man arkeolog Karlheinz Kessler tarafından
bulundu. Bölgede Ilısu Barajı’nın kurulacak
olması nedeniyle yapılan yüzey araştırmaları
sırasında höyük 1989 yılında daha ayrıntılı
bir şekilde incelendi ve “Ilısu Baraj Gölü Altın-
da Kalacak Kültür Varlıklarının Kurtarılma-
sı” programı kapsamına alındı. 1997’de tepe,
aşağı şehir ve yamaçlar olmak üzere üç farklı
alanda başlatılan sistematik yüzey araştırma-
sı sonucunda, 2000 yılında kazılara başlandı.
Kültür Bakanlığı tarafından da destekle-
nen proje, on yılı aşkın bir süredir ABD’deki
Akron Üniversitesi’nden Prof. Dr. Timothy
Matney’in bilimsel danışmanlığında, Marma-
ra Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kemalettin Kö-
roğlu, AlmanMainzÜniversitesi’ndenDr.Dirk
Wicke ve İngiliz Cambridge Üniversitesi’nden
Dr. John MacGinnis’in oluşturduğu uluslara-
rası bir ekip tarafından sürdürülüyor.
Höyükte gün ışığına çıkarılan buluntular, İÖ
3. binyıldan İÖ 7. yüzyıla kadar bölgede ke-
sintisiz yerleşim olduğunu ortaya koyuyor.
Şehirdeki en yoğun yerleşme, Orta ve Geç
Asur dönemlerine ait. Kazılarda ortaya çı-
kartılan yapılar arasında, çeşitli kamu bina-
ları, depo ve yerleşim birimlerine ait kalın-
tılara ek olarak eyalet yöneticisine ait büyük
bir saray kalıntısı öne çıkıyor. Prof. Matney’e
göre kazılar sonucunda elde edilen veriler,
Ziyaret Tepe’nin Asur döneminde oldukça
büyük bir yerleşim haline geldiğini ve önemli
bir merkez olduğunu gösteriyor.
Ziyaret Tepe Höyüğü, yapımına devam edi-
len Ilısu Barajı’nın 2015 yılında devreye gir-
mesiyle sular altında kalacak. Bu nedenle ça-
lışmaların hızla tamamlanmasına çalışılıyor.
John MacGinnis’e göre höyükte gerçekleşti-
rilen kazı faaliyetleri 2014 yılında sonlandı-
rılarak nihai rapor çalışmalarına başlanacak.
Türkiye gibi zengin tarihi geçmişe sahip olan
bir ülkede, tüm kazı faaliyetlerini devletin
finanse etmesi mümkün değil. Gün ışığına
kavuşturulmayı bekleyen ve bir kısmı risk al-
tında olan yüzlerce tarihi bölgede arkeolojik
araştırmaların başlatılabilmesi için özel sek-
törün desteğine ihtiyaç var. Bu bağlamda,
Erhan Öner’in ve Tekfen Vakfı’nın Ziyaret
Tepe kazısına verdiği desteğin, başka şahıs-
lar ve girişimciler için de örnek teşkil etmesi
en büyük dileğimiz.
MERCEK