Previous Page  22 / 52 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 22 / 52 Next Page
Page Background

22

kelerinde kartal çok öne çıkan bir simge. İş

sebebiyle sık sık yurtdışına çıkıyorum. Gitti-

ğim yerlerde sürekli bakıyorum. Onu alayım,

bunu alayım derken 50’nin üzerinde karta-

lım oldu. İtalya’dan mesela, lav taşından ya-

pılmış bir kartal aldım. Lüle taşı olabiliyor,

pirinç olabiliyor, porselen olabiliyor; önemli

olan kartal olması. Hepsinin bir hatırası var.

Çünkü ben onları Libya’dan, Fas’tan,

Katar’dan, Umman’dan büyük zorluklarla al-

dım. Mesela, Tayland’dan getirdiğim kartal

yaklaşık 11 kilo. Aslında satılık değildi. Bir

kumaşçı dükkânında, öyle rafların üstünde

duruyordu. “Bunu almak istiyorum,” dedim.

Adam şaşırdı. “10 dolar ver, al” dedi. 10 dola-

ra aldım onu. Porselenden el yapımı, işçiliği

çok güzel. Onu yol boyunca elimde getirdim.

Koleksiyonculuğun tutkulu bir tarafı var

galiba. Koleksiyonmerakı sizin hayatınızı

nasıl etkiliyor?

İş nedeniyle çok stresli günler geçirdiğimde,

bu uğraş beni rahatlatıyor. Özel hayatımızda

sıkıntılı zamanlarımız, derin acılarımız ola-

biliyor. En daraldığım zamanlarda o pullarla

ilgilenmek, onları defterime yerleştirmek

beni o karamsar ruh halimden çıkarıyor. Bir

de bu sayede olayları, dünyayı takip ediyor-

sunuz. Bu, özellikle çocuklar için çok önemli.

Koleksiyonculuğun aynı zamanda öğretici

bir tarafı var. Mesela, Kabotaj Bayramı (1

Temmuz) diye bir şey olduğunu ben hiç bil-

mezdim açıkçası. Topladığınız pul, para, pi-

yango bileti gibi objelerde genellikle sosyal

ve kültürel olaylar işlendiği için, bunları da

takip etmiş oluyorsunuz.

Çocukların koleksiyonculuğa özendiril-

mesi çok önemli, değil mi?

Tabii. Çocuk, böylece en basit bir eşyanın bile

bir değere sahip olabileceğini görüyor. Bir

hobi ediniyor. Ailenin böyle şeylerde desteği

çok önemli. Mesela, annem beni bu konuda

hep desteklemiştir. İşin başı dedem. Ama

belki annemin teşviki olmasaydı, ben dede-

min koleksiyonunu böyle sahiplenmezdim.

Tabii bir de halamın posta idaresinde avukat

olması da benim için bir şanstı. O da hep

yeni çıkan pullardan bana getirirdi. Öyle

olunca ben de ister istemez kendimi bu işin

içinde buldum. Yani her yerden bu işe bağ-

landım. 7-8 yaşından beri de takip ediyorum.

Toplumda genellikle, “Koleksiyon yapmak

çok para ister” gibi bir algı vardır. Bu ko-

nuda neler söyleyebilirsiniz?

Ben buna inanmıyorum. Sıfır maliyetle, hiç

aklınıza gelmeyecek şeyler toplayabilirsiniz.

Mesela, bardak altlığı toplamanın maliyeti

nedir? Veyahut da firmaların kendini tanıttı-

ğı magnetler var. O magnetlerden toplama-

nın maliyeti nedir? Yeter ki biriktirmek iste-

sin insan, kendinden bir şeyler bulsun. Bu,

kesinlikle parayla ilgili bir konu değil. Burada

devamlılığı sağlayan şey para değil, ilgi. Eğer

kişi, merak duyduğu objeleri bir araya getir-

diğinde kendini mutlu hissediyorsa ve sonra

boş zamanlarında onlara bakıp geçmişinden

kendinde bir şey bulabiliyorsa, koleksiyon-

culuğa devam eder. Bende öyle oluyor mese-

la. Benim en büyük motivasyonum o. Çünkü

hepsinin bende bir hatırası var.

Turay Karaçay’ın nadir koleksiyonlarından

biri de futbol kitapları. Karaçay’ın kütüpha-

nesinde halen 400’ün üzerinde futbol kitabı

var. Türkiye’de futbolla ilgili yayımlanmış

hemen her kitabı bu kütüphanede bulmak

mümkün. Bu sıra dışı tutkunun başlangıç öy-

küsü de, en az koleksiyonun kendisi kadar

ilginç:

2003 senesinde, İtalya’da Beşiktaş’ın Lazio

ile Şampiyonlar Ligi maçı vardı. Tam da bay-

rama denk geldi. Beşiktaş taraftarlarının dü-

zenlediği bir turla değil de, kendim bir prog-

ram yapıp gittim. Yalnız bir sene önce

Galatasaray, Roma’da epey sıkıntı yaşamıştı.

O yüzden bizi önceden uyardılar, “Aman dik-

kat edin! İtalyanlar çok agresifler. Maça üs-

tünüzde Beşiktaş formasıyla gitmeyin,” diye.

Peki! Fakat tam da o gün yağmur yağdı. Be-

nim de yanımda Beşiktaş yağmurluğum var-

dı. O yağmurluğu giymiş bulundum. Doğru-

su, o anda bunu fazla düşünemedim de.

Maçtan önce 7-8 kişilik bir grup benim önü-

mü kesti. İçlerinden bir tanesi epey yaşlı bir

adam. Bana bakıp, “Sukru!.. Sukru!.. Suk-

ru!..” dedi. O zaman bir anlam veremedim.

Sonra atkı değiştirmek istediler; bende atkı

yok. Ama hoşça bir muhabbet oldu. Yani ag-

resif değildi, dostaneydi.

Futbol sevdası koleksiyona

nasıl dönüştü?

MAÇA GİTTİ, FUTBOL KİTAPLARI KOLEKSİYONUNA BAŞLADI

Beşiktaş’ın 2003 yılında Lazio ile oynadığı Şampiyonlar Ligi maçı, Turay Karaçay’ın

koleksiyonculuk merakına yepyeni bir boyut kazandırdı. Bu maçla birlikte başlayan bir dizi

tesadüf, Karaçay’ın futbol kitaplarına merak salıp Türkiye’de örneği olmayan bir futbol

kitaplığı kurmasını sağladı.

İÇİMİZDEN

BİRİ