

25
kahramanlarının büyücülerin macera dolu âlemine geçiş yaptığı 9¾
numaralı peronun önünde resim çektirdikten sonra, trene bindik.
King’s Cross’ta trene binmek o kadar da kolay değilmiş. Toplam 11 pe-
rondan 3 dakikada bir tren kalkan istasyonda, seferleri yansıtan dev
ekranın önünde yüzlerce kişi hangi trenin hangi perondan kalkacağını
öğrenmek için bekleşiyor. Trenin kalkmasına yaklaşık 1,5 dakika kala,
nihayet peron numarası anons ediliyor. Aman Allahım, o anı görmeniz
lazım! Küçük büyük, genç yaşlı, pusetli bavullu yüzlerce kişi, yarış çiz-
gisinden start alır gibi depar atıyor. Hiç de soğukkanlı İngilizlerin ya-
pacağı bir şey değilmiş gibi, bilakis daha ziyade “Savulun Türkler geli-
yor!” misali bir kuşatma sahnesi.
İlk defa bu yarışa katıldığımızdan biraz heyecanlıydık; çünkü treni ka-
çırsaydık, bizi karşılayacak olan John’u bir saat bekletecektik. Neyse ki
hızlı adımlarla yetiştik ve trene bindik. O gün hava kapalı, gri ama şan-
sımıza yağmursuzdu. Böylece, dünyanın en köklü üniversitelerinden
birine doğru yol alırken, hem İngiliz taşrasının sisle kaplı tarlalarının
gözümüzün önünden akıp gidişini elimizde olmayan bir melankoliyle
seyrettik; hem de fırsattan istifade evdekilere göndermek üzere almış
olduğumuz Kraliçeli, Buckingham Saraylı kartpostalları yazdık.
Cambridge’e vardığımıza, iki metreye yakın boyuyla, John bizi bekli-
yordu. Asurolog olarak diploma aldığı Cambridge’ten, kazı mevsimle-
rinde evinden bir hayli farklı yörelere göç ettiği Bismil, Erbil gibi yerle-
ri saymazsak, mezuniyetinden beri hiç ayrılmamış John. Bindiğimiz
ve galiba 1985 model Renault 5 külüstürü de ailesinin mezuniyet hedi-
yesi olsa gerek! Mekanik bir dünyanın son kalıntılarından olan bu ara-
ba, aslına bakarsanız, hayatını 2.800 yıl önceki insanları araştırmaya
adamış biri için hiç de yanlış bir seçim değil!
Elbette ziyarete elimiz boş gitmedik. Meşhur Bebek Badem
Ezmecisi’nden büyük boy fıstık ezmesi ile, aynı hafta iş için gittiğim
Gaziantep’ten alınma el işi bakır lokumluk tam da denk gelmiş. Meğer
o gün, John’un 50. yaş günüymüş! Doğum gününü, henüz saati gel-
mediği için çay ile değil de, sütlü kahveyle kutladık ve güzel bir sohbe-
tin ardından, yola koyulmak için ayaklandık. Amacımız, o gün
Cambridge’te kalmak yerine, şehrin yaklaşık bir saat kuzeyindeki
Norfolk kontluğunda (ya da ilinde) bulunan, Houghton Hall adlı
malikâneyi gezmekti. Hep birlikte külüstüre doluştuk ve yol boyunca
ters şeritte seyrederken (!) giderek koyulan sohbette, İngiliz edebiyatı
okumuş biri olarak, İngiltere hakkında çok da fazla bilgim olmadığını
anladım.
Türkçe karşılığı “kontluk” olan “county”, Birleşik Krallık’ın en temel
yönetim birimi. Yerel bazda idari, coğrafi ve siyasi yönetimin sınırları-
nı teşkil eden kontluklar, 1600’lerin başında, İngiltere’nin yanı sıra
Galler, İskoçya ve İrlanda’da da yerel yönetim birimi olarak kabul gör-
müş. Daha eskiden kullanılan ve 48 kontluğun 24’ünün sonunda yer
alan “shire” sözcüğü de, tarihsel olarak “county” kelimesinin eşanlam-
lısı. Berkshire, Cheshire, Derbyshire, Yorkshire… O kadar çoklar ki!
Nerede kalmıştık? Evet, Cambridge-shire’ın ara yollarından, komşusu
Norfolk’a doğru giderken sisli puslu arazilerde ata binen aileler, omuz-
larında tüfek, yanlarında köpekleriyle avcılar ve bolca da çulluk gör-
dük. Norfolk’un kuzey kazası King’s Lynn’e geldiğimizde, yaprakları
sararmış ormanlar giderek yoğunlaştı. Ana yoldan saptığımız, kena-
rında kuru yaprakların çoğaldığı dar bir yol bizi nihayet görkemli be-
yaz bir demir kapıya ve “Welcome to Houghton Hall” yazılı tabelaya
götürdü. Kapıyı geçer geçmez, sarının onlarca tonuna bürünmüş ağaç-
ların arasından ilerledik. Asırlık ağaçların düzeninden, buraya insan
eli değdiği hemen anlaşılıyordu. Nitekim, küçük ormandan birdenbire
kocaman ve yemyeşil bir açıklığa çıktık ve önce tuğla duvarlarıyla ahır-
ları, arkasında ise malikâneyi gördük.