Previous Page  44 / 52 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 44 / 52 Next Page
Page Background

44

HABERLER

g

ELVİN BAYSAL (TEKNIK OFIS ŞEFI)

“Bu yükü ekip olarak taşıyoruz”

Henüz 2,5 yıldır Tekfen’de çalışan Elvin Baysal, SOCAR Tower

projesinde nişanlısıyla beraber çalışmak gibi az bulunur bir şans

yakalamış. Azerbaycan’dan önce Libya’da çalışmış olan Baysal,

Libya’dan sonra Bakû’yu cennet olarak tanımlıyor:

Teknik Ofis çok yoğun. Sözleşme olarak da maliyet+sabit kâr

formülüyle çalışmanın getirdiği ciddi bir dokümantasyon ve ra-

porlama yükü var. Biz her türlü maliyeti sunup onayını almak

zorundayız. Daha sonra da onun fatura ve belgelerini sunmamız

gerekiyor. O nedenle maliyet sunumları çok ciddi oluyor. Kullanı-

lan malzeme sayısı çok fazla. Sözleşmeler, hakedişler, metraj ve

raporlamalar şeklinde özetleyebiliriz yaptığımız işi. Hem idareyle

hem de taşeronla olan bütün yazışmalar kayıt altında tutuluyor.

Bu da zaten ciddi bir yük getiriyor. Tam bir ekip işi bu aslında.

Açık ofis olarak çalışıyoruz. Arkadaşlarla beraber taşıyoruz bu

yükü. Tek kişilik bir iş kesinlikle değil.

Burada nişanlımla birlikteyim. O da bir Tekfenli; hatta aynı

ofiste çalışıyoruz. O Planlama ve Bütçe Şefi olarak çalışıyor. Ben

buradan önce Libya’daydım. Tekfen’le ilk görüştüğümüzde, Fas

veya Türkmenistan olacak gibi görünüyordu. Ama daha sonra

benim üstyapı tecrübemden dolayı “Bakû’yu düşünür müsün?”

dediler. Ben zaten Tekfen’le çalışmak istediğimden emindim.

Libya’dan sonra her yer cennet. Ama açıkçası biz Bakû’yu çok

fazla yaşayamıyoruz burada. Mesaimiz en erken 8’de bitiyor. Cid-

di anlamda yoğunuz. Yine de Libya’dan sonra hakikaten iyi geldi.

Alışveriş merkezleri, restoranlar, parklar… güvenlik açısından da

hiçbir sıkıntı olmadığı için rahat bir hayatımız var. Akşam 9’da

da çıksak yemeğimizi dışarıda yiyip evimize geçebiliyoruz.

“Sağ ol!”

İlk geldiğinizde dil aynı bile olsa bir bocalama dönemi yaşı-

yorsunuz. Bir defasında marketten tuz alacağım. Tuz istiyorum,

anlamıyor karşımdaki. Anlatmaya başladım ben de. “Tuz, hani

yemeğe katarsın,” diye. Kadın o zaman, “Haa! Duz!” dedi. Yahu,

“tuz”la “duz” çok uzak değil aslında, ama algılar çok farklı olabi-

liyor. Öğrenene kadar epey komik durumlarla karşılaşabiliyor-

sunuz. Burada bir yerden ayrılırken, “Sağ ol” diyorlar, “Hoşça

kal” yerine. Türkçede de aynı kelime var, tamam, ama anlam-

lar bambaşka. İlk başta bana çok garip geliyordu, çünkü bizdeki

“Sağ ol” olarak anlıyordum ben onu. “Ben bir şey yapmadım ki!”

diye düşünüyordum. Şimdi ise çok hoşuma gidiyor, ben de kul-

lanıyorum bu ifadeyi.