

35
ne kavuşmuştu. Ya da daha doğru bir ifadeyle,
sahneler Andrea Bocelli’yi bulmuştu ve bir
daha onu asla bırakmayacaktı.
Sıra dışı bir yetenek
Genç yaşta görme yetisini kaybeden Bocelli,
müzik otoriteleri tarafından müziğin incelik-
lerinin algısında sınırları aşan benzersiz bir
yetenek olarak değerlendiriliyor. Gerçekten
de Bocelli’yi sadece birkaç yıl içinde dünyanın
en sevilen isimlerinden biri haline getiren şe-
yin sadece etkileyici sesi değil, aynı zamanda
klasik müziğe getirdiği güçlü yorum olduğu
belirtiliyor. Onun,
“Con te Partirò” (Veda Za-
manı)
adlı şarkısında sergilediği güçlü ama
zarif yorum, hiç kuşku yok ki Bocelli adının
tüm dünyada bir anda adeta “patlamasını”
sağlayan sırrın ne olduğunu açıkça gösteriyor.
Gerçekten de 1996 yılında seslendirdiği
“Con
te Partirò”
(daha sonra da Sarah Brightman ile
düet olarak seslendirdiği ve
“Time to Say
Goodbye”
ismi ile sunulan düzenlemesi) dün-
yanın her köşesinde Bocelli’ye yeni hayranlar
kazandırdı. Artık Bocelli fenomeni her yerde
konuşuluyordu.
Romanza
adlı albümle Bocel-
li, birçok ülkede ardı ardına satış rekorları kır-
dı. Sarah Brightman ile birlikte seslendirdiği
şarkı, Almanya’da tüm zamanların en çok sa-
tan single’ı oldu.
Ünü günden güne artan Andrea Bocelli,
1990’lı yılların ikinci yarısında müzik kariye-
rinin zirvesine ulaştı. Artık dünyanın dört bir
yanında verdiği konserlerde tıka basa dolu sa-
lonlarda en seçkin kitlenin karşısına çıkıyor,
Ünlü tenor Luciano Pavarotti’nin Bocelli’yi birlikte düet yapmaya davet etmesi, genç sanatçı için önemli bir fırsattı.
BOCELLI, KITABINDA PAVAROTTI ILE DÜET YAPMAYA
NASIL DAVET EDILDIĞINI ANLATIYOR:
“Telefon gece geldi. [Amos] Çoktan yatağa girmişti. Telefon
çaldığında irkilmeyle uyandı. Bir ses, ‘İyi akşamlar, ben Luciano
Pavarotti…’ dedi. İlk başta, yarı uyur halde, bunu bir şaka sandı,
ancak daha sonra maestronun sesinin kusursuz tınısını tanıdı.
Daha birkaç yıl önce, maestroyu tebrik etmek üzere kendisine
yaklaşmaya çalışmış, ancak güvenlik görevlileri geçmesine izin
vermemişti. Ama şimdi gerçekten kendisiyle konuşuyordu. Bu
nasıl mümkün olabilirdi?”