

42
DOSYA
g
ALİ RIZA KAZANCIOĞLU (ARAÇ SEVK AMİRİ)
“Tekfen bizim evimiz sayılır”
1984’ün şubat ayında Tekfen ailesine katılan Ali Rıza Kazan-
cıoğlu, ilk beş senesini Arabistan’da geçirmiş. Sonrasında 19
sene Türkiye’de İzmir ve Denizli’de Kablolu TV projesinde ça-
lışan Kazancıoğlu, bir dönem Katar’da da çalışmış, ancak yolu
tekrar Arabistan’a düşmüş. Tam 12 kez Umre yapma şansı bul-
muş. Sadara, Tekfen ailesinde “Ali Dayı” olarak bilinen Ali Rıza
Bey’in 14. şantiyesi. Araç sevk âmiri olarak görevinin, öncelikle
havaalanından gelip gidenleri yönetmek, personelin iş sahası-
na ve yemekhaneye getirilip götürülmesini sağlamak olduğunu
söylüyor:
Alıştık Arabistan’a. Aşağı yukarı 30 senedir Tekfenliyim. Ama
dün başladık gibi. Tekfen bizim evimiz sayılır. Tekfen’den emek-
li oldum, ama hiç düşünmeden, bir gün dahi ara vermeden tek-
rar işime devam ettim. 1989 yılında yine Arabistan’da çalıştığım
bir dönemde evlendim. Şantiye şartları nedeniyle ilk çocuğumu
doğumdan ancak üç ay sonra görebildim. Ama şantiye hayatı-
nın düzeni böyle ve ben şantiye hayatını gerçekten seviyorum.
Çocuklarımın da benim gibi Tekfen’de çalışmasını çok arzu edi-
yorum.
Suudi Arabistan’da fazla sosyal imkân yok tabii. Eskiden iş-
ten sonra arkadaşlarla ancak sohbet eder, televizyon seyreder,
oyun oynardık. Televizyon bir tek yerde vardı zaten. Telefon
edebilmek için postaneye gidip sıra beklerdik. Şimdi interneti-
miz var, her türlü imkânımız var. Ama arkadaşlıklar da eskisi
gibi değil sanki. Yemekten sonra herkes odasına çekiliyor artık.
Arapça öğrendik bir de, konuşuyorum, ama okuyup yazamıyo-
rum. İlk geldiğimiz yıllarda burası daha zengindi. İki-üç senede
bir araba değiştiriyorlardı. Körfez Savaşı’ndan sonra tekrar gel-
diğimde, daha fakir gördüm burayı.
“Ayakkabıyı çıkar, arabaya öyle bin!”
Patronumuz Necati Bey, çok disiplinliydi. Şantiyeleri mutlaka
gezerdi. Ben 1992’de İzmir Aliağa şantiyesinde çalışırken, “Ne-
cati Bey ailesiyle geliyor. Marmaris’e gidecek,” dediler. O zaman
parkta bir araba vardı. Baya tozlanmış haldeydi. O zamanın Mali
ve İdari İşler Müdürü Ahmet Tarı Bey, bir miktar para verdi, “Git
bu arabayı temizle, parfümle, ne yaparsan yap ve bunu adam et.
Necati Bey bir hafta seninle,” dedi. Ben de gittim, İzmir’de temiz-
lettim arabayı. Çok beğenmedim. Bir daha temizlettim, pırıl pırıl
yaptırdım. Yine de iki sefer temizlettiğim arabanın dikiz aynası-
nın üstüne dokunmamış adamlar, onu da ben temizledim. Ertesi
gün Necati Bey’i ve hanımını almaya gideceğiz. O akşam çocuk
hasta oldu. Hanım dedi ki “Hastane yakın mesafe, şu çocuğu bir
doktora gösterelim.” Dedim ki “Ayakkabıyı çıkar, arabaya öyle
bin!” Araba temizlenecek diye çok uğraşmışım, korumak zorun-
dayım. Neyse ertesi gün havaalanından Necati Bey’i ve ailesini
aldım. Gidiyoruz. Marmaris’e epey yaklaşmışız, Necati Bey hafif-
ten dikiz aynasının üstüne bir el attı. Kontrol ediverdi. Ya temiz-
lememiş olsaydım! Hayatta unutmayacağım bunu.