Previous Page  3 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 3 / 44 Next Page
Page Background

3

Yaz yerini sonbahara bıraktı. Ben de bu vesileyle sevdiğim saydı-

ğım Macar şair Ady’nin bir sonbahar şiirini paylaşarak yazıma

başlamak istedim.

Bu sayımızda neler olacağına göz atalım. Şantiye ve üretim tesis-

leri ziyaretiyle kaleme alınan yazı dizimiz, “Gulliver Devler Ülke-

sinde” başlıklı yazıyla devam ediyor. Esra bu sefer Tekfen İmalat’ın

Derince fabrikasını ziyaret etti. Bakın, bu geziler sahici, öyle düz-

mece sanal ortamda yapılmış röportajlar değil! Ziyaret ettiğimiz

yerlerde herkes bülteni dört gözle bekliyor, yedi göbek akrabasıyla

paylaşmak için kapış kapış kapışıyor. Şaka bir yana, meğer ne ka-

dar da önemliymiş. Biz de sohbet ettiğimiz insanlarla tanışmış

olmaktan, birkaç saatliğine de olsa yaşantılarına dahil olmaktan

büyük haz alıyor, 10 ülkeye yayılmış Tekfen ailesinin fertlerini bu

sayfalarda buluşturmaktan mutlu oluyoruz. Henüz sıra gelme-

yenlerin sabırsızlandığını, kuşlardan aldığım haberlerden biliyo-

rum. Merak etmeyin, herkese sıra gelecek.

Toros Tarım’ın güzel düşünülmüş bir projesi şu sıralar gün ışığı

görüyor... demem doğru olmaz, yeni yatırım yer altında çünkü!

Hepimizin bildiği ince kabuklu, sulu sulu limonlara “yatak limon”

denir. Bu limonlar toplandıktan sonra, pazara nakledilmeden

önce uzunca bir dönemKapadokya bölgesindeki yeraltı depoların-

da bekler. İşte Toros Tarım da benzerini patates tohumları için

yaptı ve Nevşehir’de kocaman bir yeraltı soğuk hava deposu inşa

etti. Gittim gördüm, ilginç bir şey. Yörenin toprağı, kazıyınca yu-

muşacık kum gibi. Havayla temas edince ise bir anda sertleşiyor

ve soğuk depolar kendiliğinden oluşuveriyor. Yine de maksimum

nem ve ısı kontrolü için günün teknolojisinden de faydalanıldı.

Gurur duydum. Patatesler de çok rahat edecek.

Tekfen Vakfı olarak bu yıl destek olduğumuz Ziyaret Tepe kazıla-

rının hikâyesini, size nakletmek üzere bizzat İngiliz arkeolog

John MacGinnis’ten renkli bir sunumda dinleme şansına nail ol-

duk. O ne güzel İngilizce konuşmak öyle! Aslında İngiliz Dili ve

Edebiyatı mezunu olarak ne anlatsaydı, büyük zevkle dinlerdim.

Londra’daki yaşlı İngiliz taksicileri de pür dikkat dinlediğim gibi.

Mükemmel Cambridge İngilizcesinin ötesinde, John’un sunumu-

nu güzel yapan, 2500 yılık tarihi gözünüzün önündeymişçesine

canlı canlı, adeta resmediyor gibi anlatmasıdır. Keşke tarih öğret-

menlerimiz de derslerini benzer bir heyecanla anlatsalar da, on-

larca savaşın tarihini çocuklara boşuna ezberletmeseler. Eski adıy-

la Tuşhan olarak bilinen bu antik kent, kazılarda bulunan kil

tabletle bir anda dünya arkeoloji çevrelerinin odağı haline geldi.

Neden mi? Sayfa 24’e buyrun.

Yeni sayımıza dek hoşça kalın.

Dori Kiss Kalafat

dori@tekfen.com.tr

Paris’ten Geçti

Sonbahar

(1906)

Editörden

Dün, sessizce geçip gitti Paris’ten sonbahar.

Saint-Michel’e çıkan bir sokağı iniyordu

Yürüyordu sıcaktan uyuklayan ağaçların altında,

Kararlı, bana doğru geliyordu.

Ağır adımlarla yaklaşıyordum Seine nehrine.

İçimde ölmüş ormanların ateşi şarkı söylüyordu.

Garip bir şarkı, acımasız, kan rengi

Bana kendi ölümümden söz ediyordu.

Yanıma geldi sonbahar. Bir şeyler söyledi kulağıma

Saint Michel Bulvarı korkudan tir tir titriyordu

Ve yol boyunca şen şakrak yapraklar

Neşe içinde dans ediyordu.

Bir an sürdü. Umarsamadı yaz, tınmadı bile,

Ve güz gülerek ayrıldı Paris’ten ruh gibi bir anda.

Geçip gitti. Ama bilen kimse yok olan biteni

O ağır ağaçların altında benden başka.*

* Endre Ady (1877-1919) - Çeviren: Özdemir İnce