15
g
İsmet İnönü, Türkiye tarihinde en uzun süre başbakanlık yapmış
devlet adamıydı. Dış politikada Lozan başarısının ardından, iç politika-
da ülkeyi çağdaş bir yapıya dönüştürmeye yönelik bir dizi atılımda İnö-
nü, etkin rol oynamıştı. 1923 yılında, Ankara’nın başkent olmasına
ilişkin yasa önerisini, arkadaşlarıyla birlikte hazırlayıp Meclis
Başkanlığı’na İnönü sunmuştu. Keza, kurulmakta olan devletin rejimi-
nin Cumhuriyet olduğunu açıklayan anayasa değişikliğini, Atatürk ile
birlikte İnönü hazırlamış ve 29 Ekim 1923 günü, CHP grup toplantısın-
da bilfiil savunmuştu. Atatürk nezdinde ve parti çevresinde doğurduğu
güven sonucu, kendisi Cumhuriyet’in ilk başbakanı olmuştu. Birbiri
ardına gündeme gelecek olan Cumhuriyet devrimlerinin uygulamaya
sokulmasında, Atatürk’ün yanında “İkinci Adam” olarak, sorumluluk-
ları İnönü üstlenmişti. Cumhuriyet Türkiyesi’ni inşa eden temel dönü-
şümler, 1937 sonlarına kadar gerçekleştirilen devrimci atılımlar ve ku-
ruluşlar, onun başbakanlığı döneminde uygulamaya sokulmuştu.
İnönü, ülkenin ancak Atatürk’ün başlattığı atılımlarla çağdaş, laik bir
hukuk devleti düzeyine ulaşacağı kanısındaydı. 1937 yılında, anayasa-
da da yer alacak olan Cumhuriyet’in altı ilkesi, İsmet İnönü’nün parti
genel başkanvekilliği sırasında tanımlanmıştı. Medeni Kanun, Harf
Devrimi, kadınlara tanınan siyasi haklar, Soyadı Yasası ve bir dizi top-
lumu dönüştürücü atılımlar, onun yönetimde bulunduğu evreye rastla-
mıştı. İnönü, ekonomi alanında verilen mücadeleyi kazanabilmek için,
her şeyden önce, birey ve devlet olarak karşılıklı güven duygusu oluştu-
rulması gereğine inanıyordu. 1929 Dünya Buhranı’nın ardından, ülke-
nin kendi kendine yeterli olabilmesi için gündeme gelen sanayileşmeye
dönük iktisat politikasının ve sanayi planlarının önde gelen savunucu-
su, İsmet İnönü olmuştu. Milli iktisat anlayışı, onunla birlikte Büyük
Buhran’ın üstesinden gelmişti. “Denk bütçe, sağlam para” onun ilke
edindiği mali politika idi. Şeriat ilkelerinin başat olduğu Osmanlı düze-
ninden ulusal egemenliğe, ümmet anlayışından millet gerçeğine geçer-
ken öğretim birliğini yaygınlaştırmak, mesleki ve teknik öğretime
önem vermek, bu arada kırsal yöre insanına el uzatacak olan Köy
Enstitüleri’ni kurmak, İnönü’nün önderliğinde gerçekleşmişti.
Kişisel yaşamında inancı doğrultusunda dinsel görevlerini yerine geti-
ren; ancak bunu devlet yönetimine ve siyasal yaşama karıştırmayan
İnönü, laik toplum düzeni, laik eğitim ve öğretime verdiği önemle, Türk
siyasal yaşamına damgasını vurmuştur.
İsmet İnönü ve dış politika
Mudanya Ateşkes Anlaşması, İnönü’nün dış politikada yetkin bir dev-
let adamı olduğunu kanıtlamıştı. Tüm yaşamı boyunca, Atatürk’ün
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” özdeyişinin sadık bir uygulayıcısı oldu.
Atatürk’ün ardından cumhurbaşkanı olduğu 1938 sonbaharında, Tür-
kiye Cumhuriyeti toprakları, çepeçevre bir barış ve dostluk kuşağıyla
çevrilmişti. 1925 Türk-Sovyet Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması, ardın-
dan 1934 Balkan Antantı ve 1937 Sadabat Paktı, bu kuşağın ana unsur-
larını oluşturuyordu. Çözüm bulunamayan Hatay sorununa da II. Dün-
ya Savaşı öncesi çözüm getirilecekti. Böylece İsmet İnönü, Türkiye
açısından önemli bir dış sorunun bulunmadığı, ama Avrupa’da savaş
olasılığının giderek tırmandığı bir evrede devlet yönetiminin tepe nok-
tasında göreve başlamıştı.
DİPLOMATİK YETENEK
İnönü’nün başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yıllarında elde
ettiği diplomatik başarılar, Lozan’daki sonucun bir tesadüf
olmadığını gösterdi.