Previous Page  19 / 36 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 19 / 36 Next Page
Page Background

19

S

okak sanatı, tüm dünyada giderek daha fazla izleyici buluyor.

Tebeşirle kaldırımları boyamaktan, binaları kaplayan dev fo-

toğraf kolajları yapmaya kadar büyük bir çeşitlilik sunan sokak

sanatının en eski ve en yaygın türünü ise graffiti oluşturuyor. Esasen

graffitinin geçmişi, seyahat eden insanların geçtiği yerlerdeki duvar ve

taşların üzerine bazı işaret, mesaj ve yazılar bıraktıkları Antik Mısır’a

kadar uzanıyor. Ancak modern graffitinin yükselişi, çok daha yakın bir

geçmişe tarihleniyor. 1960’lı yıllarda ABD’de politik grupların görüşle-

rini duyurmak için bu yöntemden yararlanmaları ve sokak çetelerinin

kendi alanlarını belirlemek için duvar yazılarını kullanmaya başlaması,

graffitinin ilk örnekleri sayılıyor.

Büyük kentlerde her gün milyonlarca kişinin doldurduğu sokakla-

rın iletilmek istenen mesajları kamunun dikkatine sunmak için etki-

li bir araç olması, graffitiyi özellikle 1970’li yıllarda büyük güç kaza-

nan “protest” akımları ile birlikte tüm dünyada yaygınlaştırdı. Genel-

likle savaş karşıtı mesajlar taşıyan graffitiler ilk başlarda yazı ağırlıklı

kaligrafik desenlerden oluşurken, zamanla renk, sembol ve resim kul-

lanımının artmasıyla daha büyük bir görsel zenginlik kazandılar. Re-

kabet ortamının da etkisiyle çok hızlı gelişen ve gün geçtikçe olgunla-

şan graffiti, tüm dünyada 1980 sonrasında zirvesine ulaştı. Özellikle

hip-hop kültürünün yaygınlaşmasıyla günümüzün modern graffiti sa-

natı ortaya çıktı. Özgün giyim şekli ve kendi içinde farklı konuşma sti-

liyle belirli bir yaşam tarzını yansıtan graffiti, kendi özel simge ve de-

yimlerinden oluşan özgün literatürünü de yarattı.

Her ne kadar ilk örnekleri ABD’de görülmeye başladıysa da graffiti, ru-

hunu Avrupa’da buldu. Türkiye ise uzun yıllar Avrupa’daki bu fırtınanın

kıyısında kaldı. Ancak son yıllarda graffiti alanında Türkiye’de de bü-

yük bir kıpırdanma söz konusu. İstanbul’da geçtiğimiz yaz ikincisi dü-

zenlenen Graffiti Festivali, sokak sanatına olan ilginin bir göstergesi.

Bugün Türkiye’de çalışmaları sanat galerilerinde sergilenen ve merak-

lıları tarafından takip edilen graffiti sanatçıları var.

Re-Bomonti Sokak Sanatı Sergisi & Performansı için İstanbul’a ge-

len Türk asıllı Alman graffiti sanatçısı Rusl Loveletters (Emin Hasırcı),

Avrupa’da bu alanın en başarılı temsilcileri arasında gösterilen bir res-

sam. Polis tarafından kovalanmanın farklı bir yönden yaratıcılığı artır-

dığını söyleyen Rusl, bu sanatın özelliklerini ve kendini şöyle anlattı:

Graffiti hayatınıza nasıl girdi?

Küçüklüğümden beri resimle ilgiliyim. Graffitiyle de 11-12 yaşların-

da, büyüdüğüm Stuttgart’taki Gençlik Merkezi’nde tanıştım. Gençlere

yönelik etkinliklerden biri de graffitiydi. Spreyleri alıp etrafı boyama-

ya başladık. Tabii ki ilk çalışmalarım yasadışıydı. Gençlik Merkezi, ge-

celeri çıkıp kaçak resim yaptığımızı biliyordu. Zamanla başımız belaya

girmesin diye izinli duvarlar ayarlamaya başladılar. Ailem başta gece-

leri çıktığımda korktuğundan, gizlice kaçıyordum.

Hiç polis tarafından yakalandığınız oldu mu?

Yakalandığımız değil, ama kovalandığımız çok oldu. Onun da müthiş

bir heyecanı var. Yaratıcılığı artırıyor. Almanya’da gece, sokaklarda

kimse olmaz. Güvendiğim arkadaşlarımla boyayacağımız yeri önceden

belirler, her şeyi planlardık. Duvar seçerken tarihi eserleri asla kullan-

mam. Graffiti deyince hep belalı kişiler akla gelir, ama aslında çoğu işi

gücü olan insanlar. Graffiti bir sanat.

Peki neden yasadışı?

İlk çıktığında yasadışı olduğundan şimdi de öyle devam ediyor. As-

lında artık yurtdışında birçok yerde izin verilmiş duvarlar var. Mesela

Almanya’da graffiti her yerde. Türkiye’de ise duvar ayarlamak çok zor.

Graffitinin de bir kültür olduğu algısı daha yeni gelişiyor. Genç graf-

fiticilere duvar verilmezse, yasadışı boyama yapar. Ben tuvale de bo-

yama yapıyorum, ama duvar boyamak bambaşka. Caddede yürürken

içimden duvara güzel bir resim yapıp herkesle paylaşmak geliyor. Tu-

vale yaptığınız resim ya size kalıyor ya da onu serginizle paylaşabiliyor-

sunuz. Duvara çizmek, kâğıttan bir üst seviyeye çıkmaktır. Bu da tam

bir özgürlük!

Sokak sanatının olmadığı bir dünya nasıl bir yer olurdu?

Onsuz bir dünya düşünemiyorum. Sokak sanatı artık her yerde. Nereye

giderseniz gidin, ona rastlarsınız. Vietnam’ın küçük bir adasında da,

İstanbul gibi bir metropolde de.

Sokak sanatının ilk 3 kuralı nedir?

1. Başkasının işine saygı duy,

2. Onları kopyalama,

3. Özgün ol...

İlham kaynağınız neler?

Geçmişte ve halen bana ilham veren pek çok şey var diyebilirim. Bu,

her şey ya da herkes olabilir. Dostlar, yerler, dergiler, internet ve yazar-

lar beni bir şekilde etkiliyor. Ancak benim için bu sürecin en heyecan

verici kısmı “ilhama uyanmak” ve kendi yaratım sürecime başlayabil-

mek.

İdolleriniz kim?

Annem ve babam, ailem, ekibim... En sevdiğim graffiticiler ise Dare ve

Toast.

Hayatınızı nasıl kazanıyorsunuz? Başka bir iş yapıyor musunuz?

Graffiti merakımı işe çevirdim. Grafik tasarım, animasyon ve büyük

şirketlere kreatif direktörlük yapıyorum. Konstanz şehrinde düzenle-

nen film festivalinin animasyon, web sitesi ve iPad uygulamalarını yap-

tım. İnsanlar işyerleri ve evleri için graffiti desenli tasarımlar da istiyor.

Bomonti’deki deneyim için neler söyleyebilirsiniz?

Bomonti İstanbul’un güzel bir mahallesi. Zıtlıkların buluştuğu bir nok-

ta. Çeşit çeşit insan yaşıyor burada. Sokaklarına renk getirdiğimize se-

vinmiş gibiydiler. Hatta genç bir polis memuru da bizimle uzunca vakit

geçirdi. Burada “saygı” büyük harflerle yazılı ve çok güzel bir şey.

Çalışmanız bir ay sergilenecek. Geçicilik, sokak sanatının özünde olan

bir şey galiba.

Evet, sokak sanatı geçici, ama hep var olacak. Bizim duvar ise, bir ay

yerinde sergilendikten sonra başka bir noktaya taşınıp yeni yerinde

sergilenecek ve böylece daha çok sayıda insan resimlerimizi görüp, bu

sanatla buluşabilecek. Eğer görmeyi seçiyorsa tabii.

Rusl ile graffiti üzerine konuştuk