Türkiye’nin “Tahıl Ambarı”: İç Anadolu

Sayısız uygarlığa ev sahipliği yapan İç Anadolu Bölgesi, tarih boyunca hep önemli bir tarım merkezi oldu. Bölgenin, günümüzde de Türkiye’nin “tahıl ambarı” olarak adlandırılması, onun bu tarihi rolüne işaret ediyor.

Sayısız uygarlığa ev sahipliği yapan İç Anadolu Bölgesi, tarih boyunca hep önemli bir tarım merkezi oldu. Geçmişi yaklaşık 9 bin yıl geriye uzanan Çatalhöyük ve Aşıklı Höyük gibi neolitik yerleşimler, tarımın yerleşik olarak yapılmaya başlandığı ilk örneklerdi. İç Anadolu, binlerce yıl boyunca bereketli topraklarını bu coğrafyada yaşayan halkların hizmetine sundu. Bölgenin, günümüzde de Türkiye’nin “tahıl ambarı” olarak adlandırılması, onun bu tarihi rolüne işaret ediyor.

Anadolu’nun orta kısmında yer alan İç Anadolu Bölgesi, 151.000 km² büyüklüğüyle Doğu Anadolu’dan sonra Türkiye’nin ikinci büyük bölgesi. Bölgedeki şehirler, nüfus büyüklüğü itibariyle Ankara, Konya, Kayseri, Eskişehir, Sivas, Çorum, Yozgat, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırıkkale, Karaman, Kırşehir ve Çankırı şeklinde sıralanıyor. Toros Tarım’ın bölge yapılanması nedeniyle Niğde ve Nevşehir, Akdeniz Bölge Müdürlüğü’nün sorumluluk alanına giriyor. Diğer yandan Bartın, Bolu, Düzce, Çankırı, Karabük, Kastamonu ve Zonguldak illeri, İç Anadolu Bölge Müdürlüğü’nün sorumluluk alanında bulunuyor.

İç Anadolu Bölgesi, iklim ve coğrafi yapısı itibariyle dört ana bölüme ayrılıyor. Bölgenin ortasında, geniş bir kapalı havza oluşturan Konya Bölümü yer alıyor. Büyük ovaların, plato düzlüklerinin, Tuz Gölü, Akşehir ve Eber Gölleri ile Karacadağ ve Karadağ volkanik dağlarının bulunduğu bu bölüm, ülkenin en kurak ve nüfus bakımından en tenha bölümlerinden biri olmasına karşın çok önemli bir tahıl alanı. Eski bir göl tabanı olan Konya Ovası’nın bir özelliği de, Türkiye’nin en büyük ovası olması.

İç Anadolu’nun kuzeybatı kısmında bulunan Yukarı Sakarya Bölümü, orta Kızılırmak boylarından İçbatı Anadolu’ya kadar uzanıyor. Yer şekillerinin daha engebeli, ikliminin ise biraz daha nemli olduğu bu bölüm, iklim ve ulaşım koşullarının elverişli olması nedeniyle, bölgenin en yoğun nüfusunu barındırıyor. Eskişehir ve Ankara bu bölümde yer alıyor.

İç Anadolu’nun Çankırı’dan Toroslar’a kadar uzanan Orta Kızılırmak Bölümü, bölgenin orta kesimini oluşturuyor. Geniş Kızılırmak platosunu barındıran bu bölümün güneyinde Hasan, Erciyes ve Merlendiz sönmüş volkanları bulunuyor. Kuzey kısmı ise biraz daha engebeli bir coğrafyaya sahip olan bu bölümde yaşayan nüfusun büyük bölümü geçimini tarımla sağlıyor.

Son olarak Yukarı Kızılırmak Bölümü, Kızılırmak’ın Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu arasına sokulan yukarı çığırını kaplıyor. Oldukça engebeli bir araziye sahip olan bu bölüm, ortalama yüksekliği 1.300-1.650 metre arasında olan, dağlarla kuşatılmış bir havzadan oluşuyor. Engebeli olduğu için sınırlı tarım yapılabilen Yukarı Kızılırmak Bölümü, aynı zamanda İç Anadolu Bölgesi’nin en soğuk iklimine sahip.

İç Anadolu Bölgesi’nin çevresi yüksek dağlarla çevrili olduğundan, denizlerin nemli ılıman havası bölgeye giremiyor. Bu nedenle de bölgede yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı karasal bir iklim hüküm sürüyor. Doğuya doğru gidildikçe, yüksekliğin artmasına bağlı olarak karasallık artıyor ve kış sıcaklıkları çok düşük değerlere ulaşıyor. İç Anadolu Bölgesi, aynı zamanda ülkemizin en az yağış alan bölgesi (ortalama 400 mm). Yağışlar genellikle ilkbahar aylarında sağanak şeklinde düşüyor. Yazları kuraklığın erken başlaması, özellikle sebze tarımı üzerinde olumsuz etki yapıyor. Bölgenin doğal bitki örtüsü bozkır; ormanlar ise %7 gibi oldukça düşük bir orana sahip.

EN ÖNEMLİ ÜRÜN BUĞDAY

İç Anadolu Bölgesi’nde yetiştirilen ürünler arasında tahıllar, bunun içerisinde de buğday ve arpa başta geliyor. Ülkemizde gerek insan beslenmesinde gerekse hayvancılıkta önemli bir yere sahip olan her iki bitki de ekonomiye önemli katkı sağlıyor. Türkiye genelinde yaklaşık 8 milyon hektar alanda 19 milyon ton buğday üretimi gerçekleştiriliyor. İç Anadolu’da buğdayın ekim alanı ise 3 milyon hektar civarında. Konya, Ankara, Sivas, Yozgat ve Çorum illeri ülke buğday ekim alanlarının %25’ini, sadece Konya ise yaklaşık %10’unu kaplıyor.

İç Anadolu Bölgesi hem ekmeklik hem de makarnalık buğday üretimi açısından uygun bir iklime sahip olmakla birlikte, sulama imkânlarının çok sınırlı olması nedeniyle üretim genellikle kuru tarım şeklinde yapılıyor. Bölgede yağışın az olmasının yanı sıra aylara göre düzensiz bir dağılım göstermesi de, buğday üretimini olumsuz etkiliyor.

Diğer taraftan bölgede sertifikalı tohumluk üreten çok sayıda kamu ve özel sektör kuruluşu bulunması, buğday yetiştiricilerine daha yüksek verim elde etmek için bir avantaj yaratıyor. Ayrıca Ankara’da Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü, Konya’da Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü ve Eskişehir’de Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü gibi buğday ıslahı ve yetiştiriciliği ile uğraşan üç büyük kuruluşun ve üç tane gelişmiş ziraat fakültesinin bulunması, bölgedeki tarımın gelişmesine olumlu katkı yapıyor.

İç Anadolu Bölgesi’nde tahıl dışında, büyük ölçekte şekerpancarı, ayçiçeği, fasulye, nohut, soğan, patates, kabak, mısır, çeltik, fındık, sarımsak, havuç, domates ve meyve üretimi de gerçekleştiriliyor. Toros Tarım’ın bölge sınırları içerisinde yer alan Bolu, Düzce, Zonguldak ve Bartın gibi illerde ise fındık, mısır ve tütün gibi endüstri bitkilerinin ekimi yapılıyor.

TOROS TARIM VE İÇ ANADOLU BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ

25 yılı aşkın süredir gübre sektöründe faaliyet gösteren ve bunun 17 yılını Toros Tarım çatısı altında geçiren Bekir Berker, İç Anadolu Bölge Müdürü olmadan önce Trakya Bölge Müdürü olarak çalışmış. Başında bulunduğu müdürlüğün oldukça geniş bir alandan sorumlu olduğunu belirten Berker, ürünlerini 18 ildeki 176 bayi ve 16 yetkili satıcıyla çiftçiye ulaştırdıklarını söylüyor.

Bekir Berker, son on yıl içinde başta Konya, Ankara, Eskişehir, Kayseri ve Karaman olmak üzere bölgede sulanabilen alan miktarında önemli artış yaşandığına ve modern sulama sistemlerinin devreye girmesiyle ürün çeşitliliğinde artış olduğuna dikkat çekiyor. Özellikle damla sulama sistemlerinde bölge genelinde önemli gelişmeler kaydedildiğini belirten Berker, tarım teknikleri açısından sağlanan iyileşmenin gün geçtikçe daha ileri boyutlara ulaştığını görmekten memnun olduklarını söylüyor.

Berker’e göre Türkiye genelinde üretilen arpanın %45’i, buğdayın %33’ü, şekerpancarının %70’i, ayçiçeğinin %29’u, fasulyenin %55’i ve nohutun %37’si İç Anadolu Bölgesi’nde yetiştiriliyor. Berker, Toros’un bölgede sahip olduğu konum hakında ise şunları söylüyor:

“Bölge genelinde Toros’un marka imajı çok üst düzeyde. Toros, çiftçi tarafından en çok tercih edilen gübre olarak ön plana çıkıyor. Son beş yıllık ortalamaya göre bölgemizdeki gübre tüketimi 1,3 milyon ton düzeyinde. Ürünlerimizin kalitesi, marka imajımız ve güçlü bayi ağımız sayesinde pazar payımız %42-48 arasında seyrediyor. Yüksek üretim kapasitemiz, ürün çeşitliliğimiz ve bayiler yoluyla hep çiftçinin yanında olmamız, Toros markasını çiftçinin gözünde her geçen yıl daha da güçlendiriyor. ”


AYHAN ATALAY - POLATLI BAYİSİ

“ANLADIM Kİ MARKA BÖYLE OLUNUYORMUŞ”

Ardahan, Göleli olan Ayhan Atalay, üniversitede tarih öğretmenliği eğitimi aldığı halde bu mesleği hiç yapmamış. Erken yaşlardan itibaren kendini tarımın içinde bulduğunu ifade eden Atalay, tam 26 yıllık bir Toros bayisi:

1983 yılından beri hububat ve gübre işiyle uğraşıyoruz; 1989 yılından beri de Toros Tarım gübre bayiliği yapıyoruz. Bayiliğimizi ilk aldığımızda çiftçi, Toros ürünlerini daha az tanıyordu. Şu anda ise Polatlı’da ciddi bir pazar payına sahibiz.

Buğday borsasının merkezi

Polatlı, hububat tarımında Türkiye’nin önde gelen bölgelerinden biri. Ayrıca pancar ve soğan üretiminde de ciddi bir yere sahip. Bölgemizde hem sulu hem kuru tarım yapılıyor, ama kuru ziraat alanı daha fazla. Gübre kullanımı da oldukça iyi bir seviyede. Topraklarımızın organik yapısına bakıldığında, buğday tarımı açısından son derece uygun bir bölge. Polatlı havzası, aynı zamanda Türkiye’nin buğday kalite bölgesi. Yani burada üretilen buğdayın kalitesi, Türkiye genelinde fiyatların belirlenmesinde etkili oluyor. Polatlı’da etkin çalışan bir ticaret borsası var. Türkiye’deki serbest piyasa fiyatları Polatlı baz alınarak oluşuyor. Toprak Mahsülleri Ofisi bile Konya ve Polatlı fiyatlarını dikkate alıyor.

Bölgemizdeki çiftçinin tarımdaki tecrübe ve bilinç seviyesi Türkiye ortalamasının üzerinde diyebilirim. Bu nedenle gübre kullanımı da ortalamanın üzerinde. Çiftçimiz kaliteye, yüksek proteine önem verdiği için ekim sezonunda birinci gübre olarak DAP kullanılıyor. Bazı çiftçilerimiz de kompoze gübreyi tercih ediyor. Polatlı Organize Sanayi Bölgesi’nde tarım makineleri üreten firmalarımız var. O nedenle bölgede makineleşme de iyi düzeyde. İç Anadolu’da çok sık kuraklık yaşanıyor. Kuraklık olduğunda tabii üretim ve çiftçinin geliri düşüyor. Bu sefer de gübre ve diğer tarımsal girdilerin kullanımı azalıyor. Buradaki en büyük sıkıntımız bu.

Toros, ciddi bir marka. Toros’un ürettiği ürünlere güven duyuluyor. Çiftçi, aradığı güveni bulmuş durumda. Bayi seçiminde Toros seçici davranıyor. Bayiye de güvendiği zaman, çiftçi açısından sıkıntı kalmıyor.

Tarım arazileri çok küçük

Türkiye’de 3 milyonun üzerinde tarımsal işletme var. Bu işletmelerin ortalama büyüklüğü 59 dekar. Dünya geneline baktığımızda oldukça küçük bir rakam. Zaten tarımdaki sıkıntının en büyük nedeni de toprakların aşırı parçalanmış olması. Bu 59 dekarlık ortalama büyüklük bazı bölgelerdeki bitki deseni açısından belki uygun olabilir, ama İç Anadolu Bölgesi ve kuru tarım yapılan yerler için oldukça yetersiz. Ama Polatlı, toprak büyüklüğü açısından da Türkiye ortalamasının üzerinde.

Biz firma olarak, 1993 yılından beri aynı zamanda hububat tohumu üretiyoruz. TÜBİTAK projesi de yürüttüğümüz için bir danışman profesör hocamız, doktoralı bir ıslahçımız ve 6 tane ziraat mühendisimiz var. Çalışanlarımızın içinde beyaz yakalılar, mavi yakalılardan daha fazla. 30 kişiyiz toplam. Bunların yarısından fazlası beyaz yakalıdır.

“Habil Hoca'dan çok şey öğrendim”

Çiftçi eğitimleri de veriyoruz. Yayınlarımız var. Çiftçiye tohum ve gübre ile ilgili broşürler, kataloglar dağıtıyoruz ve toplantılar düzenliyoruz. Bir keresinde çiftçilerle yaptığımız bir toplantıda, çok değerli Habil (Çolakoğlu) Hocamız gübre kullanımını anlattı. Habil Hoca, toprağı, gübreyi anlatırken adeta kendinden geçiyor. Toros Tarım’ı temsilen orada, ama anlatırken Toros demiyor, “Üreyi şurada, DAP’ı şurada kullacaksın. Şunu şöyle yapacaksın... ” şeklinde anlatıyor. Yani bir firma temsilcisi gibi değil de, öncelikle bilimadamı kimliğiyle çiftçiye eğitim veriyor. Ne zaman ki gübreyle ilgili anlatacakları bitiyor, ondan sonra Toros’la ilgili çok kısa genel bir bilgi veriyor. Çok dikkatimi çekmişti bu. Ondan sonra anladım ki marka böyle olunuyor. Ben, kendi adıma Habil Hoca’dan çok şey öğrendim.


İSMAİL GÜVEN - POLATLI BAYİSİ

“ÇİFTÇİNİN BİR NUMARALI TERCİHİ TOROS”

Polatlı’nın Yenice köyünden olan İsmail Güven, 1990 yılında başladığı gübre bayiliği boyunca yalnızca Toros ürünleri satmış:

25 yıldır Toros dışında hiçbir firmanın ürünlerini satmadım, çünkü tarıma hizmet eden en kaliteli firma Toros Tarım. Onun dışında başka bir firmadan mal alıp ticaret yapmaya hiç gerek duymadım. Bütün ürünlerinden çok memnunuz.

Bölgemiz kurak bir bölge. Her yıl beklenen yağış olmayabiliyor. Son yıllarda bazı sulak bölgelerde ürün deseninde çeşitlenmeler başladı. Geçmişte kuru tarımda buğday ve arpa ekilirken, sulu tarımda çoğunlukla pancar ekilirdi. Şimdi soğan, kavun, karpuz, silajlık mısır gibi ürünler de eklendi. Kuru tarımda genellikle kompoze ve DAP gübreleri kullanılıyor. Yeşil ürünlerde de yine kompoze gübre çeşitleri tercih ediliyor. Soğanda verimliliği ve kaliteyi artırmak için Potasyum Nitrat ve Potasyum Sülfat gibi özel ürünleri de çiftçimize temin ediyoruz. Toros Tarım’da her çeşit gübre mevcut. Bunun için ayrıca yöneticilerimize teşekkür ederim.

Türkiye'de öncü uygulamalar

Kullanılan tarım teknikleri açısından bölgemiz, diğer bölgelere göre biraz daha önde diye düşünüyorum. Biz aynı zamanda Polatlı Ticaret Borsası’na üyeyiz, buğday ticareti yapıyoruz. Dünya piyasalarında Türkiye’yi temsil eden konumdaki borsa biziz. 1990’lı yıllarda süne zararlısı nedeniyle Türkiye’de buğday kalitesi büyük düşüş yaşamıştı. Süne zararlısıyla mücadelenin Türkiye’deki ilk uygulaması, bizim borsamızın önceliğinde olmuştur. Çünkü kaliteli buğday ticaretiyle öne geçmek istedik ve çiftçimizi bu şekilde organize ettik. Süne zararlısıyla mücadelede, kaliteli ürün yetiştirmede, yüksek verim almada gerçekten çok ciddi mesafe aldık.

Toros Tarım, saha çalışmalarında zaman zaman çok ciddi destek veriyor bize. Habil Hocamıza inanın 24 saat ulaşılabilir. Kendisi de söyler, “Benim için zaman mevhumu yoktur, istediğiniz zaman arayabilirsiniz, ” der. Ben bizzat kendim görüştüğüm gibi, üreticilerimi de telefonla görüştürerek sorunlarını iletmelerini sağlıyor, hocamızdan tavsiyelerini alıyoruz.

Polatlı çiftçisi yeniliklere açıktır. Toprak analizini yaptırır. Hep yeni ürün arayışındadır, hem gübre hem de ürün yetiştirme anlamında. Toros yeni bir gübre çıkardığı zaman çiftçimize anlatıyoruz, onlar da tavsiyemizi dinliyorlar. Çiftçimizi en çok zorlayan şey girdiler. Son yıllarda ithalat politikası da çiftçimizi ciddi şekilde zorluyor.

Biz burada Toros’u iki bayi ile temsil ediyoruz. Bizden başka Polatlı’da aşağı yukarı yirmi tane gübre bayisi var. Bütün bunları topladığınız zaman, iki bayinin satışını yakalayamazlar. Çiftçinin gübrede bir numaralı tercihi Toros’tur. Çiftçi, tecrübesine dayanarak gelip Toros istiyor. Kendi başlarından geçen olayları anlatıyorlar geldiklerinde. Bir de bizim şu özelliğimiz var: Biz çiftçiye mal satarken, “Ürünü tarlada kullandığın ana kadar ürün bizimdir, ” diyoruz. En ufak bir şikâyetinde ya ücretini geri veriyoruz ya da malını değiştiriyoruz. Bu garantiyi veriyoruz. Fakat bugüne kadar hiç böyle bir durumla karşılaşmadık.

“İnsanlığa bırakılacak en güzel eser, ağaç”

TEMA’nın kurucularından ve Tekfen Hol-ding’in sahiplerinden Nihat Gökyiğit, Antalya’daki bir toplantıda Toprak Ana adlı bir şiirini okumuştu. O toplantıdan iki yıl önce de ben kendi şahsi gayretlerimle, devletin hiçbir desteği olmadan kendi köyümde 50 bin ağaç diktim. Bakanlık bunu örnek proje kabul etti. Sadece yakın akrabalarımla, 15-20 kişi her sene çalıştık ve şu anda görmeye değer bir proje haline geldi.

Nihat Bey’in okuduğu Toprak Ana şiiri beni çok duygulandırmıştı. Biz de tarıma hizmet ediyoruz. Ben bir vatansever olarak bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Burada ticaret yapıyoruz, para kazanıyoruz, ama insanların bir de eserinin olması lazım. Parayı kendisine kazanır insanlar, kendisine harcar. Ama ülkesine, vatanına, insanlığa bir eser bırakması gerekmez mi? İsmail Güven, bir bayi olarak var. Ama bu dünyadan göçüp gittikten sonra, geride bırakılacak en güzel eser ne? Ağaç! Biz köy kökenli bir aileyiz. Toprağı seviyoruz. Tarımı seviyoruz. Toplantıdan sonra Nihat Bey’e de söylemiştim, “Bir Toros Tarım bayisi olarak böyle bir eser yaptım, ” diye. Kendisi de bana teşekkür etti.

Toros Tarım dışındaki bir firmada, bu kadar iç içe, sıcak bir ortamda, bağı koparmadan, insanlara değer verildiği hissettirilerek ilişkilerin sürdürülebildiğini zannetmiyorum. Toros bizleri bir aile olarak görüyor ve hiç bağını koparmıyor.


MEHMET AKSOY - KONYA BAYİSİ

“PAZAR LİDERİ, TOROS”

Kendisi de bir çiftçi olan Mehmet Aksoy, 20 senelik Toros Tarım bayisi. Bununla gurur duyduğunu belirten Aksoy, kendi bölgesinde büyük bir dayanışma olduğunu söylüyor:

Bizim bölgede kuru tarım yapılıyor, buğday ve arpa ağırlıklı. Kimyon ve şeker pancarı da ekiliyor bir miktar. Sulu tarım çok az. Bölgemizde makineleşme ileri seviyede. Son yıllarda çiftçimizin bilinç seviyesinde bir yükselme var. Toprak analizi destekleri başladıktan sonra çiftçilerimiz bu analizi yaptırmaya başladılar. Çiftçi yeni teknolojilere alışıyor artık. Eskisine göre daha açıklar yeniliklere. Bize gübre almak için gelen çiftçinin bir kısmı bilinçli, toprak analizini yaptırmış olarak geliyor. Taban gübresi olarak DAP’tan vazgeçmiyorlar, böyle bir alışkanlık var. En yüksek satışımız DAP gübresinde oluyor. Habil Hoca’yla da zaman zaman bir araya geliyoruz. Bize çeşitli bilgiler aktarıyor. Biz de ondan öğrendiklerimizi bayi olarak gerektiği zaman çiftçilerle paylaşıyoruz.

Bizim bölgemizde gübre pazarının yaklaşık yüzde 70’i Toros’un. Bayinin de rolü var bunda, firmanın da. Ürün kaliteli. Çiftçi ihtiyacı olan her çeşidi bulabiliyor. Sipariş veriyoruz, üç beş gün sonra elimizde oluyor. Bu büyük bir avantaj. 20 senedir istediğimiz bir ürüne ulaşamadığımız hiç olmadı Toros’ta. Böyle olunca da Toros ismi güven veriyor. Sektörün en iyi, en güvenilir firması. Biz bayi olarak memnunuz, çiftçi de aldığı üründen memnun. Bütün Toros çalışanlarına teşekkür ediyoruz.


MUSTAFA UĞUR - KASTAMONU, TAŞKÖPRÜ BAYİSİ

“SANA BÜYÜK İŞLER DÜŞÜYOR! ”

22 yıldır tarım sektöründe bulunan Mustafa Uğur için bayilik, aslında baba mesleği. Nasıl Toros bayisi olduğunu kendisi şöyle anlatıyor:

Babam, Zirai Donatım bayisiydi. KİT’ler özelleştirilirken benim de kendime bir yol çizmem gerekiyordu. Ben 1993’te vergi kaydımı yaptırdım ve Ankara’ya geldim. Daha 20-21 yaşlarındaydım. O zamanki bölge müdürüne dedim ki, “Böyle böyle, ben bayilik istiyorum. ” Vergi levhasına baktı, kayıt bir hafta öncesi. “Gübreyi bilmiyorsun. Nasıl gireceksin bu sektöre? ” diye sordu. “Efendim, ben Taşköprü’de 9 bin ton civarında Zirai Donatım gübresi satıyorum, ” dedim. “İnanmam! ” dedi, “Öyle bir satış olmaz! ” “Sayın müdürüm, siz bana bayiliği verin, memnun olmazsanız geri alırsınız, ” dedim. Geldiler sağ olsunlar, incelediler ve bayiliği uygun gördüler. Biz de öylece çalışmaya başladık. İki sene sonra İrfan Bey teşekkür için telefon açtı. “Mustafacığım, sana daha büyük işler düşüyor, ” dedi.

Taşköprü sarmısağı

Kastamonu dağlık bölgeye yakın. En büyük tarım ilçelerinden bir tanesi de Taşköprü. Bölgede en çok buğday ve pancar ekiliyor. Tosya’da aynı zamanda çeltik ekimi var. Ama Taşköprü, sarmısağıyla ünlü. Adına festivaller düzenlediğimiz bir ürünümüz. Yaklaşık 4 bin 500 aile bununla geçiniyor. Yani birinci ürünümüz, sarmısak. Taşköprü, Türkiye’nin sarmısak ihtiyacının yüzde 14’ünü karşılıyor. Yıllık 18-25 bin ton arası ürün çıkıyor. Taşköprü sarmısağının en büyük özelliği, içinde selenyum bulunması. Topraklarımızın verimli olmasından kaynaklanıyor bu. Tadı, aroması Türkiye’de üretilen diğer sarmısaklardan daha farklı.

Sarmısak çok su ister. Zahmetli bir iştir. Tek tek diş olarak toprağa ekiliyor. Bitkinin ihtiyacı olan su, yağmurlama sistemiyle veriliyor. Karadere Barajı geçen yıl hizmete girdi. Taşköprü’de 126 tane köy var. Baraj, daha kurak olan köylerimizdeki su ihtiyacını gidermiş oldu. Bölgemizde makineleşme yeni yeni başladı. Biz 29 yıldır Sarmısak Festivali yapıyoruz, 7 yıldır da çiftçilerimizi bilinçlendirmek üzere bir tarım fuarı düzenliyoruz. Bu fuara sarmısak için gerekli bütün tarım alet ve makineleri getiriliyor, çiftçilere anlatılıyor, çalışmalar yapılıyor. Tabii makineleşme, çiftçinin cebinden çıkan işçi maliyetini düşürmüş oluyor.

1996 ve 2009 yıllarında Habil Hocam geldi, sağ olsun. Taşköprü’deki çiftçilerimizi ve bizi sarmısak gübrelemesi konusunda bilinçlendirdi. Toros Tarım’ın bize çok büyük emeği oldu. Toros’un özel ürünleri de çok kullanılır burada. 9-10 ay bizim satışlarımız devam eder. Hayvancılık da olduğundan, yem bitkileri de ekilir.

“Çiftçi Toros'tan başka marka istemiyor”

Çiftçilerle bizim ilişkimiz çok önemli. Toros markası dışında ürün istemiyor çiftçi. Çünkü memnun. Güveniyor. Biz de Toros Tarım’la çalışmaktan çok memnunuz. Ben aynı zamanda tohum bayiliği de yapıyorum. Buğday tohumu, mısır tohumu satıyoruz. Ben çiftçime ne kadar para kazandırabilirsem, bize dönüşü o kadar çok olur. Bunu düşünerek, çiftçimin yanında olmak için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Çiftçimizin ne gübreye ihtiyacı varsa, biz de o gübreyi temin ediyoruz. Yeter ki daha kaliteli ve verimli ürün yetiştirmesine destek verebilelim. Biz onun için çalışıyoruz.


MUZAFFER OĞUZ - ESKİŞEHİR BAYİSİ

88 YILLIK AİLE MESLEĞİ

Eskişehirli Muzaffer Oğuz, iki çocuk babası. Oğlu makine mühendisi, kızı işletme mezunu olan Oğuz, aynı zamanda Eskişehir Ticaret Odası Meclis Başkan Vekili olarak görev yapıyor:

Rahmetli dedem 1927 yılında kendine ait bir işyeri kurmuş. 1960’ta hac görevini yaptığı sırada rahmetli oldu. Babam da, üç erkek kardeşiyle beraber bir şirket kurmuş, zahire, yem alım satımı ve zirai ilaç konusunda. O günden bu yana tohum, gübre, kimyasal ilaç tedarik ve satışı yapıyoruz. Çiftçinin ürettiği arpa, buğday, mısırı satın alıp pazarlıyoruz. Bu arada 1994 yılında, Eskişehir’de modern bir yem fabrikası kurduk. Gübre konusunda daha önce başka bir firmanın bayiliğini yapıyorduk. Ama rahatı biz, Toros’ta gördük. Toros’un hem çeşitleri bol, hem de kalitesi çok daha farklı.

“Eskişehir çiftçisi bilinçlidir”

Eskişehir ve yöresi bir ovadır. İçerisinden Porsuk Nehri geçer. Porsuk, büyük bir ovayı sular. Sulu tarım fevkalade iyidir. Ama bunun yanında kıraç bölgelerimiz de var. Malum Anadolu toprakları, insanlık oldu olalı hep ekilip biçilmiş; o nedenle de biraz yorgun. Dolayısıyla kıraç yerlerde toprak bir yıl nadasa bırakılır. Ama sulu yerlerde verim gayet yüksek. Kaliteli tohum kullanılır. Çiftçi bilinçlidir. Çiftçiliği bilerek yapar. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilir. Kaliteli malı bilir. Yeniliklere her zaman açıktır.

En çok ekilen ürünümüz arpa, yem sanayiinde kullanılmak üzere. İkincisi de buğday. Fakat buğdaydaki verimimizin yüksek olmasına rağmen elde edilen ürün unluk evsafta değil, daha ziyade yemlik evsafta. Çiftçimizin daha iyi kazanç elde edebilmesi için buğday kalitesini yükseltmesi lazım. Fakat ne kadar iyi tohum kullanılırsa kullanılsın, toprağın yapısı da kalitede etkili oluyor. 5-6 yıl önce pancar alanları azaltıldı, yerine yemlik mısır ekilmeye başlandı. Gece gündüz sıcaklık farkının fazla olması nedeniyle, nişasta sanayiinde çok aranan bir mısırdır Eskişehir’in üretimi.

Siyah DAP

Toros, yenilikçi bir marka olarak tanınıyor. Ürünleri elekten geçirip paketler; her zaman çiftçiyi düşünür, tozlu satmaz. Benim çok hoşuma gider bu. Biz Toros’un ürünlerini her zaman kalitesiyle lanse ediyoruz. Çiftçi de bunu gördüğü, tecrübe ettiği için onaylıyor.

DAP gübresinin rengi eskiden siyahtı. Hava şartlarının çok iyi gitmesi ve yağışların iyi olması nedeniyle bir sene çok iyi ürün alındı. Ertesi sene de gübrenin rengi değişti. Aslında çok basit, üretim tekniğiyle ilgili bir şey gübrenin rengi. Kalitesiyle, verimiyle ilgisi yok. Ama herkes ille de siyah DAP diye tutturdu. Oysa siyah da kullansanız aynı şey, mor da. O tarihten sonra bir iki sene çiftçiler, “Rengi siyah olsun, bir lira fazla olsun,” dediler.