Gemilerin Boş Bırakmadığı Bir Arı Kovanı: Toros Terminali
Ceyhan'da 1981 yılında üretim tesisiyle beraber inşa edilen Toros iskelesi şu anda İskenderun Körfezi'nin en önemli limanları arasında yer alıyor. Toros, çok çeşitli ürün grubunda tahliye, yükleme ve depolama hizmetleri sunuyor.
Adana’da kıdem ödül töreni bizim için senenin en güzel ritüellerinden biri. Her sene en yoğun aylardan biri olan haziran ayındaki bu etkinlik, bizim için bir günlük kaçış oluyor. Artık suyu mu, havası mı, güler yüzlü insanı mı, yoksa bunların hepsi midir bilinmez, bir şekilde bu kaçamak bize çok iyi geliyor. Bu sene ziyaret-i sebebimize bir konunun daha eklenmesiyle, aynı ekip Adana’ya bir gün önce gittik. Nedenimiz ise, T-Bülten’in 27. sayısında işleyececeğimiz Ceyhan Terminali idi. Görüşmelerimizi her ne kadar püfür püfür deniz kenarında yapsak da, gölgede 39, güneşte ise 45 derece olan Adana’nın sıcağından biz de nasibimizi aldık.
İskele denildiğinde aklıma ilk, gemilerin uğrayıp yüklerini boşalttığı yer gelirdi. Ceyhan Terminali’ne yaptığımız bu ziyaret ise bu bilginin kısmen doğru, ancak yetersiz olduğunu anlamam açısından büyük önem taşıyor. Evet gemiler geliyor, evet yüklerini boşaltıp gidiyorlar, ama bu kadar mı? Kesinlikle hayır!.. Toros Terminal, bu gemilere “elleçleme”, yani yükleme veya boşaltma hizmeti veriyor, o kadar ki sadece Ceyhan’da 2013 yılında elleçlenen miktar 5,5 milyon ton. 1981 yılında üretim tesisiyle beraber inşa edilen ilk iskelenin üzerinden çok sular akmış. Şu anda birbirinden bağımsız iki iskele üzerinde 8 ayrı gemi için yanaşma platformları ve 1 adet Ro-Ro iskelesi bulunuyor. Toros, kendi yükü haricinde müşterilerine her türlü genel kargodan proje yüklerine, akaryakıt ve petrolden çeşitli sıvı kimyasallara, dökme tahıldan yem hammedelerine, kömürden petrokoka kadar çok çeşitli ürün grubunda tahliye, yükleme ve depolama hizmeti sunuyor. Dilerseniz gerisini Toros Terminali’nin genç, dinamik ve güler yüzlü ekibinden dinleyin. Bizden şimdilik bu kadar.
AYDIN ERDEMİR (TERMİNAL PAZARLAMA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI)
Topraktan denize...
Toros Tarım Terminalcilik Faaliyetlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Aydın Erdemir, aslen jeofizik mühendisi. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan kısa bir süre sonra limanlarla tanışan Erdemir, Ceyhan Terminali’nin yanı sıra Türkiye’deki limancılık sektörüne ilişkin de önemli bilgiler veriyor:
1984 yılında mezun olduktan sonra Çukurova Grubu’nda çalışırken limanlarla tanıştım. O dönemde uluslararası ticaretin çok geliştiğini gördüm ve İngiltere’de konu üzerine yüksek lisans yaptım. 8 yıla yakın İngiltere’de kaldım. Akademik kariyerin yanında çalışmaya devam ettim. Bu dönemde gelişmiş ülkelerdeki limancılık altyapısını görme fırsatım oldu. 1998 yılında, terminalcilik faaliyetinin ayrı bir birim haline geldiği sırada Tekfen ailesine katıldım.
Toros’ta Genel Müdür Yardımcısı olduğum bölüm, gübre ve tarım ürünlerinin dışındaki faaliyetlerle ilgileniyor. Bu kapsamda akaryakıt istasyonları işletmeciliği (mola tesisleri) ve limancılık faaliyetlerimiz var. 1998 yılında yaklaşık 2 milyon ton yük elleçlerken bugün, 2005 yılında kamudan alınan gübre tesislerimizin bulunduğu Toros Samsun limanı hariç, Ceyhan’da 6 milyon tona ulaştık. Tabii ona göre de kadro kurduk. Artık kendi alanlarında uzman, deneyimli arkadaşlara sahibiz. Aynı zamanda bir okul gibiyiz. Birçok farklı ürünü limanımızda elleçlediğimiz için, bu konulardaki yöneticilerimizi de kendimiz yetiştiriyoruz. Bugün kadromuzdaki birçok arkadaş, Türkiye limancılığında geleceğin yönetici adaylarıdır.
Türkiye’nin en büyük kömür limanı
Limancılık, sadece gemiyi boşaltmak ve yüklemekten ibaret değildir; ürünlerin geçici olarak o limanda en iyi şartlarda bekletilmesini de içerir. Bu bir tahıl veya yem maddesiyse, sağlıklı ve kaliteli şartlarda depolanması, akaryakıt ürünü ise akaryakıt tanklarında depolanması gerekir. Biz de, ürünün niteliğine göre çeşitli depolama hizmetleri veriyoruz. Bir nevi otel hizmeti. Burası, Türkiye’nin en büyük kömür limanı. Şu anda Ceyhan limanında 500 dönüme yakın alan, kömür firmalarına tahsis edilmiş durumda. Türkiye’nin bir arada bulunan en büyük kapalı ve açık antrepo sahalarına sahip olduğumuz Ceyhan’da, minimum 2,5 milyon ton, sezona göre 4,5-5 milyon tona çıkan kömür hareketi var.
“Önemli bir marka olduk! ”
Türkiye’de limancılık sektörünün bu kadar önemli hale gelmesi, dünya ticaretinin gelişmesi, aynı zamanda Türkiye’nin de ithalat ve ihracat açısından büyümesiyle ilgilidir. Çünkü limanlar, bir ülkenin dış ticaretinin yapıldığı noktalardır. Dünya ulaştırma sektörü, neredeyse toplam hizmet sektörünün yüzde 25’ine ulaştı. Türkiye’de zamanında 100 milyon dolar değerinde ithalat ve ihracat yapılırken, bugün 400 milyar dolardan bahsediyoruz. 2023 yılında ise Türkiye’nin 500 milyar dolar ihracat yapma hedefi var. Türkiye’nin toplam dış ticaretinin 1,2 trilyon dolar olacağını tahmin ediyoruz. Peki bu ticaret nereden geçecek? Limanlardan tabii. Çünkü Türkiye’de, dünyada olduğu gibi, ithalat ve ihracata konu olan malların yüzde 85’i deniz yoluyla taşınıyor.
Türkiye’de şu anda kurulu limancılık kapasitesinin bu büyümeye paralel olarak sürekli kendini büyütmesi, yeni limanların kurulması gerekiyor ki zaten bununla ilgili çalışmalar var. Bugün Türkiye’deki limanlarda 390 milyon ton yük elleçleniyor. Akdeniz havzası, halihazırda Türkiye’deki toplam yük hareketinin yüzde 45-46’sına sahip. Aslında bizim limanımız başlangıçta tamamen fabrikamızın kendi ihtiyacını karşılamak amacıyla kuruldu. Fakat bulunduğumuz noktada limancılığa talep artınca, 1990’lı yıllarda Bakanlık, bölgedeki özel limanlara da üçüncü şahıslara hizmet verme yetkisi verdi. Böylece 1990’ların ikinci yarısından itibaren limanımız büyüdü. Bugün dökme yükte, piyasaya hizmet veren limanlar olarak baktığımızda, Türkiye’de ilk 5’e giriyoruz. Türkiye’de özel sektör limancılığına ilk başlayanlardan biriyiz. Kalite ve verilen hizmetler açısından önemli bir marka olduk. Bu da, önümüzde çok daha büyük bir gelişim alanı olduğunu gösteriyor.
“Fırsatlar ve rekabet artacak”
Talebi önceden iyi okuyarak zamanında yatırımları yapmamız gerekiyor. Çünkü bir iskele yapmak 2,5-3 yıl sürüyor. Bu nedenle biz de beklentilere dönük olarak yeni yatırımlar ve kapasite artışlarında bulunmaktayız. Bu çerçevede yüksek kapasiteli yeni vinç alımları, antrepo sahalarının büyütülmesi ve iskelenin güçlendirilmesi gibi çalışmaları çok yakın bir zamanda hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Şüphesiz ki Türkiye’nin büyümesiyle daha da fazla limana ihtiyaç olacaktır. Bundan dolayı rekabetin daha da büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Yabancı liman işletmecilerinin de Türkiye’ye gelip yeni ortaklıklar yaptıklarını görüyoruz. Gelecekte dünyada limancılıkta söz sahibi olan ve bizimle kurumsal açıdan uyuşan liman firmalarıyla çeşitli işbirlikleri ve ortaklıklar yapılabilir.
SAİP ONURHAN KADIOĞLU (TERMİNAL MÜDÜRÜ)
Hem limancı, hem kimya mühendisi
Saip Onurhan Kadıoğlu, Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra mühendislik yönetimi alanında yüksek lisans eğitimi almış. 2008 Haziran’ında Toros ailesine katılan Kadıoğlu, Eğitim Takviye Mühendisi olarak çalışmaya başladığı Ceyhan Deniz Terminali’nde 2010 yılında İskele Şefi, 2014’te de Terminal Müdürü görevlerini üstlenmiş:
Terminalcilik benim burada öğrendiğim bir faaliyet. Hiç bilmediğim bir sektördü. İlk geldiğimde bir süre bocaladım tabii, ama Toros çok büyük bir okuldur ve dışarıda ne okumuş olursanız olun, burada öğrenecekleriniz çok önemlidir.
Ben kimya mühendisliğinin kimyasından çok mühendisliğini sevmişimdir. Diğer mühendisliklerle kıyasladığınızda biraz daha işletmecilik tarafı ağırdır. O açıdan çok büyük bir sıkıntı olmadı başka bir alanda çalışmak. Bulunduğum pozisyonda mühendislik yapıyorum, çünkü asıl işimiz planlamak, organize etmek, hesaplayıp kitaba dökmek, daha sonra bunları geliştirmek... Ama bir yandan kimya ile de ilgiliyiz, çünkü elleçlediğimiz ürünlerin çoğu kimyevi ürün. Kimya mühendisliğinden gelen bilgileri de burada o şekilde kullanma şansım oldu. Bir kimyevi gübre üretim tesisinde, limancılık operasyonunun başındayım. Bu benim için çok güzel. Hem limancıyım, hem kimya mühendisiyim. Beni böyle bir pozisyona layık görmeleri de ayrı bir gurur benim için.
Çok amaçlı terminalcilik hizmeti
Ceyhan Deniz Terminali, 1981 yılında kurulmuş olup, ilk iskelemiz üretim tesisiyle beraber inşa edilmiş. Daha sonra akaryakıt tankları yapılarak transit akaryakıt operasyonuna başlanmış. 1990’lı yıllarda yeni iskelenin yapılması ile beraber, daha çok üçüncü şahıslara hizmet edebilme kapasitemiz yaratılmış.
Terminalcilikte amacımız, Toros Tarım’ın haricinde üçüncü şahıslara da kaliteli hizmet sunabilmek. Üretimden tamamen farklı, hizmet sektöründeyiz. Müşterimiz bir gemi kiralamıştır, ya yük boşaltacak ya da yük yükleyecektir ve bunun için liman arıyordur. Bizimle bağlantıya geçer. Terminal pazarlama birimi-miz müşteri görüşmelerini ve fiyatlandırmalarını yapar. Daha sonra müşteriye “elleçleme” dediğimiz yükleme veya boşaltma hizmetlerini veririz. Örneğin kömür için müşteriye bir saha tahsis ederiz, orada kendileri için gerekli operasyonları yapmalarına izin veririz. Firmalar, eleme, paketleme gibi işlemleri kendi adlarına yaparlar. Bizim antrepolarımız, gümrüklü sahalarımız da var. Baktığınız zaman, bir müşterinin isteyebileceği her türlü hizmeti biz burada paket halinde sunabiliyoruz. Geçtiğimiz sene yaklaşık 6 milyon ton elleçleme yaptık. Ağırlıklı kömür olmak üzere, akaryakıt, gübre, tahıl gibi çok geniş bir yelpazede katı ya da sıvı dökme ürün için hizmet verebiliyoruz. İki tane iskelemiz var. 8 gemi + 1 Ro-Ro yanaşma platformumuz var. Bulunduğumuz bölge bu iş için çok elverişli. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin denize ulaştığı noktadayız. Hinterlandımızda İç Anadolu Bölgesi var. Irak ve Suriye’ye yakın olmamız transit yükler açısından da bize bir avantaj sağlıyor. Özellikle üçüncü şahsılara verilen terminalcilik hizmetleri alanında lider konumdakilerden bir tanesiyiz.
İşi büyüklerimizden öğrendik
Ben, bahsettiğim tüm bu operasyonlardan sorumluyum. Tabii iskele, terminal, akaryakıt operasyonları için ayrı ayrı ekiplerimiz var. Onların koordinasyonu sağlamak da benim görevim. Bununla birlikte yeni yatırımların araştırılması, bütçe takibi, en iyi hizmeti nasıl sunabiliriz çalışmaları, terminal pazarlama ekibiyle görüşmeler... Birçok bakanlıkla, Gümrük ve Liman Başkanlığı gibi kuruluşlarla bire bir bağlantı halindeyiz. O yüzden mevzuatı çok ciddi takip etmemiz gerekiyor. Konumuzla ilgili yasal düzenlemelere ve uluslararası regülasyonlara uygun hareket ediyoruz.
Fabrika Genel Müdür Yardımcımız Ertem (Arslantay) Bey, eski Terminal Müdürüdür. Kıdem olarak hepimiz çok yeniyiz aslında, ama Ertem Bey işletmemizin en eski çalışanlarından biridir. Biz ondan öğrendik bu işi. Kısa zamanda çok şey öğrenmemizin en önemli nedeni kendisidir. Bizim hem ürün bazlı müşterilerimiz var, hem de her bir gemi bizim için ayrı bir müşteri, çünkü onlar da bizden bazı hizmetler alıyorlar. Bu nedenle hemen her ülkeden denizcilerle ve farklı hizmet kolarındaki müşterilerle irtibat halindeyiz.
ADNAN AY (BAKIM MÜDÜRÜ)
Mühendis bir aile
4 Nisan 1986’da Toros bünyesinde çalışmaya başlayan Adnan Ay aslen İskenderunlu. Uzun zaman fabrika bünyesindeki lojmanlarda yaşamışlarsa da, sonradan çocukların eğitimi için ailecek Adana’ya taşınmışlar. Kendisi İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olan Ay’ın büyük oğlu da mühendislik eğitimi görüyor:
Mekanik, Elektrik ve Bakım Planlama olarak üç şeflik halinde, Ceyhan üretim tesisleri, terminal, TAYSEB, Ceyhan bölge deposu, benzin istasyonlarımız, Agripark ve İzmir Torbalı’da bulunan tahıl silolarımızın bakım, onarım veya teknik destek ihtiyaçlarına cevap vermek üzere çalışıyoruz. Ana sorumluluğumuz Ceyhan işletmemizde bulunan üretim ve terminal tesislerinin bakım ve onarımıdır.
Tecrübeli bir kadromuz var. Bakım bölümü olarak amacımız, personelimizin emniyetli bir çalışma ortamında, düzenli bir bakım programına bağlı olarak, düşük maliyetli ve kaliteli, iyi bir performansla işletmenin istediği hedef ve üretim miktarına erişmesini sağlamak. Ünitelerin arızalardan dolayı istenmeyen duruşlarına izin vermemek öncelikli hedefimiz. 2000 yılından beri etkin olarak Maximo adlı bir bakım programı ile çalışıyoruz. Sisteme işletmemiz içindeki 160 ünite için 4.254 yer ve 20.519 ekipman kayıtlı. Bu programın bize çok faydası oldu. Daha planlı çalışmamıza olanak sağladı.
Gerçekleştirdiğimiz bakım işlerinin yüzde 85’ini koruyucu bakımlar oluşturuyor. Bir ekipmanın, istenmeyen duruşların yaşanmaması için yapılan bakımlarına koruyucu bakım diyoruz. Her ünitenin, bir önceki yıl planlanan bir periyodik bakım duruşu vardır ve bu sayede zaman kayıpları büyük ölçüde önlenmiş olur.
Bu hikâyede çok ders var
Yaşadığımız ender arızalardan biriydi. Bizim fabrikada iki tane trafo vardır. Sadece birinin çalışması yeterlidir aslında. Ana trafo birden arızalandı ve biz onu nasıl onarırız diye düşünürken diğeri de arıza yaptı. Fabrikanın elektriği kesiliverdi. Taş devri! Bunlar, kolay bulunmayan özel trafolar. Tabii hemen trafo arayışına girdik. Aslında çok yardımsever bir toplumuz. Böyle bir durumla karşılaştığınızda, herkes herkesi arıyor. Ne, nereden çıkar belli olmaz. Hemen yanımızda BOTAŞ var mesela. Onlara sorduk. Onda yoksa, belki o birilerini arar. Böylece zincirleme bir yardım arayışı doğuyor.
En sonunda İskenderun, Sarıseki fabrikasında bizim ihtiyacımızı karşılayan bir trafo bulduk. Uzun zamandır kullanmadıkları, çalışıp çalışmadığından bile emin olmadıkları bir trafo. Koskoca bir şey. Mesut Bey’in de çabalarıyla trafo, Karayolları’ndan alınan özel izinlerle getirilebildi ancak. Buraya getirilip çalıştırılması bizim üç günümüzü aldı. Üç gün boyunca neredeyse hiç uyumadık. İş bittikten sonra İskenderun’a gitmek istedim, ama kendimi çok yorgun hissediyordum. Fakat lojmana gidip de duş alınca, aa çok iyiyim! Kendime güvendim, arabaya atladım ve İskenderun’a yola çıktım. Biraz sonra birden direksiyon başında uyuduğumu fark ettim. Dehşete kapıldım tabii. Arabayı hemen kenara çekip uyudum. Böyle yorgunlukların ardından, ani gelen enerjiye kanmamak gerektiğini de böylece öğrenmiş oldum.
MEHMET PUSAT (SIVI TERMİNAL ŞEFİ)
Standartlarımız çok yüksek
Aslen Kahramanmaraşlı olan Mehmet Pusat, 2003 Mart ayında Toros Tarım Ceyhan Deniz Terminali’nde çalışmaya başlamış. Pusat, terminalde Sıvı Terminal Şefi olarak görev alıyor:
Sıvı Terminal Şefi, transit akaryakıtın elleçlemesinden sorumludur. Sıvı Terminal ünitesinin kendisine ait bir ekibi var. Baş operatörümüz, saha operatörümüz, operatör arkadaşlarımız bulunuyor. Ekip olarak, iç piyasaya sokulmayan, yani yurtdışından gelip direkt yurtdışına sevkıyatı yapılan ürünleri boşaltıyor, muhafaza ediyor, sonra da tankerlere yükleyip yurtdışına gönderiyoruz. Ya da karayoluyla yurtdışından gelen akaryakıtı burada depoluyor, buradan da gemilere yüklüyoruz.
Tabii söz konusu olan akaryakıt olunca risk de var demektir. Gerekli her türlü önlemi alarak, tehlikeli bir maddeyle çalışmanın riskini minimuma indiriyoruz. Biz daha önce, akaryakıt piyasasının belli başlı oyuncularından BP, Shell gibi şirketlerle çalıştık. Bu gibi şirketler çok yüksek standartlara sahiptir. Onlarla çalışırken bizim standartlarımız da yükseldi. Bu firmalarla yaptığımız sözleşmeler çerçevesinde, firmaların kendi uzmanları ile terminallerde eksik bir şey var mı, iyileştirilebilecek bir nokta var mı diye bir çalışma yapıldı. Bu çalışmalar sonucunda, biz de kendi standartlarımızı geliştirmiş olduk.
Bu işte insan faktörü, bizim en çok dikkat etmemiz gereken hususlardan biri. Neticede tanker operasyonlarında da, terminal operasyonlarında da işlerimizi insanlarla yürütüyoruz. Bu nedenle tecrübeli, işini bilen, bu işte yoğrulmuş, artık güvenimizi kazanmış insanlarla çalışmayı tercih ediyoruz. Buradaki tüm arkadaşlarımız, bizim gibi zaman içerisinde kurum kültürünü benimsemiş ve bu kültür çerçevesinde iş yapan arkadaşlarımızdır. Bu da bizim riskimizi azaltan bir diğer önemli faktör.
Adana’da kar!
Burada, biliyorsunuz, Akdeniz iklimi hâkim. Kar yağdığı ya da don olduğu çok nadirdir. İşe ilk başladığım dönemde, Terminal Vardiya Şefi olarak görev yaparken o kadar şiddetli kar yağdı ki, gemi boşaltmasını durdurmak zorunda kaldık. Birkaç saatliğine de olsa işimiz durdu. Şu anda Samsun’da görev yapan bir vardiya arkadaşımız vardı, Yusuf Alcı. “20 küsur yıldır burada çalışıyorum, ilk kez böyle bir şeye şahit oldum!” demişti.
HASAN SAYGILI (SIVI TERMİNAL BAŞ OPERATÖRÜ)
Kızılderili usulü haberleşme
15 yıllık bir Toros çalışanı olan Hasan Saygılı, Meslek Yüksekokulu mezunu. 10 ve 8 yaşında bir kız ve bir erkek çocuğu olan Saygılı, sıvı yük terminalinde vana sorumlusu olarak çalışıyor. Bu likitler yanıcı ve patlayıcı olduğundan kapsamlı bir iş güvenliği ve yangın eğitiminden geçen Saygılı, bu konuda neredeyse bir İSG uzmanı kadar yetkin olduğundan sahip olduğu bilgileri başkalarına da öğretiyor, uygulatıyor.
Eskiden telsiz olmadığında iskeleden tankere iletişim çok zor olurdu. Öyle durumlarda arkadaşlar belli aralıklarla durur, mesajı Kızılderililer gibi bir ağızdan diğerine aktararak bir baştan diğer başa iletirlerdi. Tabii şimdi zaman çok ilerledi. Böyle şeyleri hayal etmek dahi zor.
HALİL EVER (TERMİNAL VARDİYA SORUMLUSU)
“Çekirdekten yetiştik”
Halil Ever, Çukurova Üniversitesi Elektrik Teknikerliği Bölümü mezunu. Daha sonra sınıf öğretmenliği pedagoji eğitimi al- mış ve iki yıl İngilizce öğretmenliği yapmış. Ever, 2004 yılında çalışmaya başladığı Ceyhan Deniz Terminali’nde, Terminal Vardiya Sorumlusu olarak görev yapıyor:
Toros’a 2004 yılında Sıvı Terminal’de Saha Operatörü olarak girdim. Daha sonra tahıl, katı terminal ve iskelelerde çalıştım. Dediler ki “Evrak konusunda gayet iyisin. Acentelerle, Liman Başkanlığı ve resmi kurumlarla yürütülen görüşmeler için bir elemana ihtiyacımız var.” Böylece 2007’den itibaren 5 yıl boyunca Terminal Müdürlüğü’nde teknik eleman olarak çalıştım. Bu dönemde iş takibinin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. 2012 yılının Şubat ayında da Terminal Vardiya Sorumlusu oldum. Çıraklığını yaptığımız işin yavaş yavaş inceliklerini öğrendik. Sistemi, terminalin ünitelerini birebir görmeden, beraber çalıştığımız kişilerle koordinasyonu sağlamaya çalışmak sağlıksız olurdu. Çekirdekten yetişmek büyük avantaj.
“Çevreye çok önem veriyoruz”
Terminal Vardiya Sorumlusu, işe geldiğinde ilk olarak çevreyi kontrol eder, bir eksiklik olup olmadığına bakar, personeli koordine eder, terminalde elleçlenen ürünleri ve sevkıyat raporlarını kontrol eder. Daha sonra limanda gemi varsa yapılacak işlemleri ve gemiye giriş çıkışları takip eder, yükleme boşaltma esnasında oluşabilecek aksaklıkları önceden tespit ederek gerek- li önlemleri alır. Anlaşma gereği bir geminin yükleme/boşaltma işinin 36 saatte bitmesi gerekli diyelim. Her vardiya sorumlusu, vardiyasına geldiğinde tonaj kontrolünü yapar, bir gecikme var ise neden kaynaklandığını tespit ederek çözüm arar ve işi en kısa sürede tamamlayacak şekilde hareket eder. Bunu yaparken de tahıl, sıvı ve katı terminal ünitelerinde girdi ve çıktı sevkıyatlarının, antrepolarda ne kadar mal olduğunun ve kantar çıkışlarının takibini yapar.
Kıyı tesisi olduğumuz için, bir de deniz faktörümüz var. Öncelikle çevreye çok önem veriyoruz. Deniz temiz kalacak. Sahalarımız temiz olacak. Gemilerin tahmil ve tahliyesini SEÇ kuralları ve kalite politikamıza göre yaparız. Toros’un kalite politikası gereği, müşterinin memnuniyetinden çalışanların sağlığına kadar, her ayrıntıyı göz önünde bulundurarak yürütürüz operasyonları.
“Terminalcilik artık hayatımın bir parçası”
Ben işimi çok severek yapıyorum. Deniz de, gemiler de bana keyif veriyor. Ben 2004 yılında girdim fabrikaya. Nasıl geçti bu kadar yıl, hiç anlamadım. Bir heyecan, bir koşuşturma... Eve gittiğim zaman bile işi aklımdan çıkaramıyorum bazen. Acaba geminin durumu ne oldu diye merak ediyorum. Telefonla bilgi almaya çalışıyorum. Artık hayatımın değişmez bir parçası olmuş terminalcilik benim.
Bir gemi, limanımıza girdiği andan itibaren, çıkana kadar bizim takibimizdedir. Gemi gelmeden önce tüm hazırlığının yapılmış olması gerekir. Geminin limanda kalacağı süre önceden belli olduğu için, hazırlık aşaması çok önemli. Tabii kendi ham- maddemiz ve gübremizin elleçlenmesi de çok önemli bizim için. Acente ve gümrük kontrolü bittikten sonra gemiye çıkarız. Ambarlar açıldıktan sonra ürünü kontrol ederiz, laboratuvar personelini de çağırıp ürünün kalitesine bakarız, resimleriz.
GAMZE İNCE KADIOĞLU (TERMİNAL MÜHENDİSİ)
Terminale kadın eli...
Gamze İnce Kadıoğlu, İstanbul Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği mezunu. Tekfen’e 2008 yılında katılmış. 2011 yılına kadar İstanbul’da çalışan Kadıoğlu, evlendikten sonra Ceyhan’a gelmiş. Şimdi Terminal Mühendisi olarak çalışıyor.
Ailemizde bir denizci daha var. Ağabeyim gemi makineleri işletme mühendisi. Mezun olduğum bölüm her ne kadar yeni bilinmeye başlasa da, şirketimiz terminalcilik alanında üniversite eğitimi almış kişileri tercih ediyor. Toros’ta şu anda dört deniz ulaştırma işletme mühendisi var. İki arkadaşımız merkezde, ben ve Ahmet (Doğan) Bey de Ceyhan’dayız. Aslında limanda bir kadın olarak çalışmak cazip değilmiş gibi görünüyordu dışarıdan bakınca, ama işin içine girdikten sonra gerçekten limanda olmam gerektiğini anladım. Mezun olurken limanda çalışmayı seçen çok az arkadaşım vardı. Şimdi ise doğru yaptığımı düşünüyorum gerçekten. Bir zorluk çekmenin aksine, oldukça rahatım diyebilirim. Tüm çalışma arkadaşlarım son derece saygılılar. Yaşça da genelde birbirine yakın herkes burada. Daha kolay iletişim kuruyoruz.
“SEÇ standartlarımız yüksek”
Ben pazarlama birimine bağlı olarak çalışıyorum. Hizmet sektöründe olduğumuz için, başından sonuna kadar müşterinin memnuniyetini sağlamak zorundayız. Müşterinin sorduğu her soruyu cevaplamak ve limanla müşteri arasındaki koordinasyonu sağlamakla yükümlüyüz.
Toros’un bu konuda standartları oldukça yüksek. Özellikle Sağlık-Emniyet-Çevre konusu üzerinde titizlikle duruyoruz. Gelen müşterilere, Toros’la çalışmaları halinde şartların ne olacağını anlatıyoruz. Bizim standartlarımız yüksek. Olması gereken de bu. Müşterilerimizin örneğin güvenlik konusunda, içeriye girişte bile sıkı denetim yapılmasından ne kadar memnun olduklarını biliyorum.
“Tekfen markası gücünü hissettiriyor”
Yaptığımız daha çok kurumsal satış-pazarlama. Müşteri portföylerine bakıyoruz, rakip limanlara gelen ürünlere bakıyoruz. Bunların hangisi bizde elleçlenebilir diye bakıyor, buna göre de ziyaretler yapıyoruz. Elbette kendi gelen müşterilerimiz de oluyor. Hinterlandımız içerisinde olan müşterilerimiz gelip bizi buluyor.
Müşterilerimiz Tekfen’in adını duyduklarında, karşılarında gerçekten güçlü bir marka olduğunu biliyorlar. Petrol endüstrisi ile yakın ilişkilerimiz olduğu için, özellikle yurtdışı bağlantılı firmalar Tekfen ismine ayrı bir güven duyuyorlar. Ürün buraya geldiği zaman, müşteri biliyor ki ürünü güvende ve hiçbir sıkıntı yaşamayacak. Toros gelen her ürünü kendi malıymış gibi sahipleniyor.
ADEM DEMİR (BANT - SAHA - VİNÇ OPERATÖRÜ)
“Çiftçiydik, terminalci olduk”
Adem Demir, Adana’nın Yumurtalık ilçesinde doğup deniz kenarında büyüdüğü için, limancılık kendisi için doğal bir meslek seçimi olmuş:
1989 yılından beri burada çalışıyorum. Bu çevrenin insanı olduğumuzdan, Toros’u zaten biliyoruz. Aynı zamanda çiftçiyiz ve Toros’un gübrelerini de kullanıyoruz. Şu anda eski iskelede vardiya sorumlusu olarak çalışıyorum. Önce İskele-4’te bant yolu sorumlusu olarak başladım çalışmaya. 17 yıl burada çalıştıktan sonra İskele-1’e geçtim.
Bizim iskelemizde, diğer iskeleden farklı olarak, hem petrol hem hammadde gemilerini boşaltıyoruz. Katı boşaltmalarda, büyük iskelede olduğu gibi, iki tane vincimiz var. 25 yılda tabii limancılıkta çok şey değişti. Öncelikle çevre konusu oldukça öne çıktı. Zaman içinde yeni şeyler öğrendik, yeni duyarlılıklar oluştu. Her şeyden önce bilinç düzeyi çok arttı. İskelemizde kimyasal maddelerle uğraştığımız için denizi kirletecek hiçbir risk almamaya maksimum özen göstererek çalışıyoruz. Bunlar için gerekli tüm eğitimleri almış olarak hareket ediyoruz.
Düştü, düştü denize telsiz düştü!
Terminalcilik güzel bir iş gerçekten. Bütün arkadaşlar işini severek yapıyor. Her gemi bize yeni bir heyecan veriyor. Her gemi farklı bir ülkeden geldiği için farklı insanlarla görüşüyoruz, farklı kültürlerle tanışıyoruz ve bundan keyif alıyoruz.
Bu 25 yılda neler olmadı ki! Şimdi çok önemsizmiş gibi gelebilir, ama bir keresinde telsizi denize düşürdüm. Onu çıkarmak için dalgıç getirmemiz gerekti, ama dalgıç dahi bulamadı. Telsizler o zamanlar İçişleri Bakanlığı’nın özel izniyle kullanılabiliyordu ve çok katı kurallara tabiydi. Bu yüzden, telsizi nasıl düşürdüğüme dair savunma yazmak zorunda kaldım.
AHMET MAZMAN (KATI TERMİNAL VE TAHIL MÜHENDİSİ)
“Ziraat mühendisliği, bitki doktorluğudur”
Ziraat mühendisi olan Ahmet Mazman, 8 yıldır Toros bünyesinde çalışıyor. İzmir Torbalı’da bulunan tahıl silolarında aldığı görevle Tekfen ailesine katılan Mazman, burada yaklaşık 4 yıl çalıştıktan sonra Adana’ya gelerek önce Agripark’ta çalışmış, ardından da Ceyhan Deniz Terminali’nde Katı Terminal ve Tahıl Mühendisliği görevine gelmiş:
Ziraat mühendisliği çok kapsamlı bir meslek. Bir nevi bitki doktorluğu. Bitki koruma, bahçe bitkileri, tarla bitkileri gibi alt dalları var. Bu dalların içinde de farklı uzmanlaşma alanları var. Mesela ben, bitki korumacıyım. Bitki korumanın altında depolama önemli bir yer tutuyor. Örneğin tarladan domates aldınız, depoya koydunuz, ama iş orada bitmiyor. Ziraat mühendisi, onu depoda da korumak zorunda. Ürünün yapısı ve kalitesi dışında haşere, bakteri, mantar gibi hastalık ve zararlılar da ürünün depoda bozulmasına neden olabilir. Bunların önlemini almanız gerekir. O nedenle bizim işimiz depoda da devam eder.
Depolarımızda soya fasulyesi, mısır, buğday, ayçiçeği ve genelde bu ürünlerden elde edilen küspeler depolanıyor. Ürünlerin kamyona yüklenmesi için gerekli çalışmalar da bizim tarafımızdan yapılıyor. Aldığımız ürünü aynı şekilde teslim etmek bizim sorumluluğumuz.
Ürünler çeşidine ve şartlara bağlı olarak belli sürelerde depolarda bekler. Ürünün bu süre zarfında bozulmaması, böceklenmemesi gerekiyor. Sürekli kontrol isteyen bir iş. Bir ziraat mühendisi olarak benim yaptığım asıl iş de budur.
AHMET DOĞAN (İSKELE YARDIMCI MÜHENDİSİ)
Kıyıda bir kaptan
Ahmet Doğan’ın asıl mesleği uzakyol kaptanlığı ve 2008 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra 5,5 yıl boyunca denizlerde çalışmış. Toros’a henüz 6-7 ay önce katılan Doğan, kaptanlık yaptığı yıllarda gezdiği ülkeleri saymakla bitiremiyor: Brezilya, Kolombiya, Hindistan, Güney Afrika, Gür- cistan, Ukrayna, Rusya, İtalya, Fransa, Suriye, Suudi Arabistan, Libya, Endonezya, Filipinler... Tüm bu ülkeler, sadece aklına ilk gelenler.
Aslında bu kadar çok yere gitmek, oraları doya doya gördüm anlamına gelmiyor. 30 günlük yolculuğun sonunda bir yere varıyorsunuz, ama teknoloji o kadar gelişmiş ki, 18 saatte 175 bin ton yükü geminize yüklüyorlar. Zaten yükleme operasyonu sırasında da sorumluluklarınız var gemide. O yüzden çok da gezip göremiyorsunuz dilediğinizce. Yine gezdik, ama bazı yerler rüyaymış gibi geliyor, pek hatırlayamıyorum bile diyebilirim.
İş başvurusu yaptığımda ilk görüştüğüm kişi, şu anda Terminal Müdürümüz olan Onurhan Bey’di. O zaman İskele Şefiydi. Uzakyol kaptanı olarak bu işle ilgili bazı çekincelerim vardı. Bir masabaşı işte çalışmayı istemiyordum çünkü. Bu endişelerimi ilettiğimde, “Emin ol, buraya geldiğinde hiç öyle hissetmeyeceksin. Çünkü burada her gün yeni bir ortamla karşılaşacaksın. Her gün gemiler değişecek, gemilerde muhatap olduğun insanlar değişecek ve işler hiçbir zaman rutine binmeyecek,” demişti. Ben de ona güvenerek geldim terminale. Kısa zamanda haklı olduğunu gördüm. İşin bir evrak kısmı var, bir de dışarıdaki ekipmanların bakım-tutum işleri var. Öyle ki, gün içerisinde bazen ofise gelip e-maillerime bile bakamadığım oluyor.
Gelecek olan gemilerin, gelmeden önce halledilmesi gereken evrak işleri varsa, onlarla ilgili iskele mühendisi arkadaşla koordineli çalışarak iş paylaşımı yapıyoruz. Gelecek gemilerin hangi iskeleye, ne zaman yanaşacağına dair programlar yapılıyor. Farklı tür yükler, farklı tür hazırlıklar gerektiriyor. Gemiye ilk çıkan, ben buradaysam, ben olurum. Gemiden iki personel, gemi kaptanı ve limandan görevli olarak biz, emniyet kontrol listelerini hazırlarız. Tahliye veya yükleme yapılacaksa, ilgili departmanlardan tüm sistemin hazır olduğunun teyidini alır, tahliyenin başlamasına izin veririz. Gemi giderken de tüm işlemlerin bittiğine dair gerekli evrakların hazırlanması, yük miktarının hesaplanması, zaman çizelgesinin hazırlanması ve gemi kalkarken gerekli evrakların hazırlanıp imzalanması konularında sorumluluğum var.
“Karşı tarafı da anlamak lazım”
Farklı gemiler, farklı kaptanlar, farklı kültürlerden gelen farklı insanlar... Bazen İngilizce ile dahi anlaşamadığımız durumlar oluyor. Kilitlenip kalıyorsunuz. Ama genelde hep aynı konular konuşulduğu için, bir şekilde anlaşıyorsunuz. En çok sıkıntıyı, genellikle yük miktarını hesaplarken yaşarız. Her kaptan, geminin taşıdığı yükü beyan eden evrakta ne yazıyorsa, onu getirdiğini iddia eder. Bizim burada geminin ne kadar yük getirdiğini hesaplayabildiğimiz iki yöntem var. “Kantar” dediğimiz tartım yöntemi ve “draft survey” dediğimiz, gemilerin denizin altında kalan kısmından hesaplama yöntemi. Draft, hacim hesabı olduğu için biraz yoruma dayalı oluyor. İki taraf farklı yorumlar ise, arada mutabakat sağlanamayabiliyor.
Aslında benim burada olma nedenim kaptanlık tecrübem. Gemideki insanları da anlamak lazım. Biz burada karada çalışıyoruz, bu işi biliyoruz, ama karşı taraf ne düşünüyor? Buraya geldiğinde neye ihtiyacı oluyor, ne hissediyor? Terminal yönetimi bunları anlamak istediği için, az da olsa denizde tecrübesi olan birini istemişler. Ben de o vesileyle geldim.
İLYAS ÖZBİLEN (İSKELE BAŞ OPERATÖRÜ)
“Toros benim ilk evim”
İlyas Özbilen, Çukurova Üniversitesi Tarım Alet ve Makineleri Bölümü’nden mezun olmuş. Ceyhan Deniz Terminali’nde, eğitim gördüğü alandan çok farklı bir alanda, iskele baş operatörü olarak görev yapan Özbilen, 11 yıldır Toros ailesinin bir mensubu:
Benim ailem çiftçi. Ben de ayrıca az çok çiftçilikle uğraşıyorum. Gurur duyarak çalıştığım firmanın hem gübresini kullanıyorum, hem de herkese kullanmalarını tavsiye ediyorum.
Toros benim ilk evim. 2001 yılında okulu bitirdim. 2003’ün sonlarına doğru askerliğimi tamamladım. Beni Toros’a, okuldaki hocalarım ve bölüm başkanım tavsiye etmiş. Açıkçası Toros gibi bir yerde iş sahibi olacağım aklımın ucundan geçmezdi. Ama seçimimden son derece memnunum. Bir kere bu işe bulaştıktan sonra kendinizi kurtaramıyorsunuz zaten. Çok hoşunuza gidiyor çünkü. Çalışmaya başladığımda birkaç ay iskeleleri tanıdıktan sonra yönetim binasına geçtim. Terminal Müdürlüğü’ne bağlı teknik eleman olarak çalıştım, daha sonra Sıvı Terminal ünitesinde görev aldım. Şu anda da liman operasyon sorumlusu olarak devam ediyorum.
Rutin bir günümüzde gemilerin ETA’ları (tahmini varış zamanı), yanaşma programları, yükleri bize bildirilir. Biz bu kapsamda, gemi daha yanaşmadan planlarımızı yaparız. Geminin yanaşma pozisyonunu bile kafamızda çizeriz ve nitekim bunda da çok küçük sapmalar olur sadece. Sizin verdiğiniz kararlarla iş yürüyünce bundan keyif alıyorsunuz. Sorumluluğumuz büyük olsa da, biz o hazzı yaşıyoruz.
“Uyurken bile aklımız işte”
Operasyonumuz sırasında karşılaşabileceğimiz birçok zorluk var elbette. Mesela vinçlerimizde sıkıntı olabilir, boşaltma sırasında kamyonlar gelmeyebilir... Bütün bunlar zaman anlamında sapmalara yol açacaktır. Biz kendi takımımızla beraber konuyu tartışırız, kararımızı veririz, tabii ki amirlerimizin vereceği talimatlar doğrultusunda nihai iş şekillenir. Ama açık söylemek gerekirse terminal müdürümüz, mühendis arkadaşlarımız fikirlerimizi alıp değerlendirirler ve bize her zaman değerli olduğumuzu hissettirirler. Dolayısıyla bu işi biz bir yaşam biçimi olarak yorumluyoruz. Evde uyurken bile işlerimizi düşünürüz. Sabah işe gelmeden ararız, “Nasıl gidiyor? Ne yaptınız? Dediğimiz saatte bitecek mi?” diye teyidini alırız.
Gelecek misafiri gemi sanınca...
Sefer Muradyan adında bir görevli vardı. Dönemin müdürü Atilla Bey bir gün, “İlyas,” dedi, “Sefer Muradyan gelecek. İskele-4 tarafına geçecek. Onu karşılayın.” “Tamam,” dedim. Emekli olan bir ağabeyimiz var, Hüseyin Bey, kulakları çınlasın, onu aradım. “Hüseyin Abicim, Sefer Muradyan gelecek. Onu karşılayın lütfen, gerekli ilgiyi gösterin. Mahçup olmayalım,” dedim. Hüseyin Ağabeyim, “Sefer Muradyan”ı gemi adı zannetmiş. BOTAŞ tarafına bakıyormuş bakıyormuş, gemi yok! Atilla Bey beni aradı tekrar, “İlyas, sen Hüseyin’e söylemedin mi?” dedi, “Adam gelmiş dönmüş. Beni aradı, kimse ilgilenmedi diye.” “Vallahi ben söyledim müdür bey,” dedim. Hüseyin Ağabey sonradan anlat- mış Atilla Bey’e, “Gemi zannettim ben onu. Bakmaktan boynum ağrıdı, ama gelmedi!” diye.
ERTAN ÖZCAN (İSKELE BAKIMCI)
“İlk yirmi yıl nasıl geçti anlamadım”
Ertan Özcan, 1989 yılında, henüz 24 yaşındayken Toros Terminal’e işçi olarak girmiş. 25 yıllık Toros geçmişinde 16 ay kadar Samsun işletmesinde de çalışan Özcan’ın endüstri mühendisi olan büyük kızı, 6 ay önce Ceyhan üretim tesisinde işbaşı yapmış:
İlk geldiğim yıllarda, şu anda Genel Müdür Muavinimiz olan Ertem Arslantay Bey bana çalışma şartlarını anlattı, ben de kabul ettim ve normal bir işçi olarak çalışmaya başladım. Ama aileden gelen bir sanayi yönüm var. “Gerektiğinde seni bakımcı olarak da, usta olarak da kullanabilirim,” demişti. Biz işe başladık. O zamanlar sadece terminal bölümü ve İskele-1 vardı. Benim girdiğim yıllarda “Yeni İskele” dediğimiz bölge, sadece Ro-Ro iskelesine kadar yapılmıştı ve bir tanecik vincimiz vardı orada. O dönem bakım işleri verilmiyordu bana. Ama ben hep tamir işi olsun istiyordum. Aradan bir sene geçmemişti ki beni çağırdılar. “Sen artık bizim ustamızsın. Bakım işine başlayacaksın,” dediler. O kadar mutlu oldum ki, inanın! Babadan gelen tornacılık olduğu için, kendi mesleğimi yapacağım için çok sevindim.
Vinçlerin bant konveyörleri, şaseleri, çelik konstrüksiyonundaki arızalar, balata arızaları... Hep zamanla yarıştık bu kadar senedir. İlk yirmi yıl nasıl geçti bilmiyorum.
Terminalci olarak zaman kaybına hiç tahammülümüz yoktur bizim. Bir numaralı amacımız, yaptığımız işi tekrar etmemektir. Her vardiyada bir tane bakımcı arkadaşımız, bir tane de yağlama işiyle ilgilenen arkadaşımız vardır. Hepimiz de büyük şevk ve özveriyle çalışıyoruz. En büyük önceliğimiz işimizdir. Hanım, “Sen işini daha çok seviyorsun!” diye sitem eder bazen.
“Sen bir çay demle”
Amirlerimiz bize hep destek olmuştur. Fikirlerimizi her zaman dile getirebilmiş, rahat çalışabilmişizdir. Yıllar önce çelik halatları yenilerken ellerimizle çekerdik. İnceydi çünkü o halatlar. Şimdi her şey büyüdü, büyüyünce de ona göre bir aparat yapmamız gerekti. Ekip arkadaşlarımızla fikir alışverişinde bulunarak, kendi imkânlarımızla ürettiğimiz bir aparat sayesinde şimdi herhangi bir halatı değiştirmemiz en fazla 3 saat sürüyor.
2005 yılında Samsun’daki tesisi aldıktan sonra ilk kez gittiğimizde bir halat arızası oldu. Kamyoncu arkadaşlar, “Biz eve gidelim,” dediler. “Hayırdır, ne işiniz var evde?” dedim. “Bu halat işi uzun sürer,” dediler. “Merak etmeyin, biz onu uzun sürdürmeyiz,” dedim. Bir kamyoncu arkadaş, “Eskiden beri biliyorum, bu halat iki-üç günde ancak değişir,” dedi bu sefer. “Abi bak,” dedim, “Biz öyle değiliz. Burası artık Toros. Sen bir çay demle. O demlenene kadar bu halat değişecek.” İnanmadı tabii. Ama 1,5 saat sürdü sürmedi, o halat değişti. O zaman arkadaş şunu söyledi: “Biz hep özelleşmeye karşıydık. Demek fark buymuş. Artık bir şey demiyorum. Size kolay gelsin.”
Gerisin geriye Samsun’a...
Samsun’da olduğum dönemde, her 30-40 günde bir izinli geliyordum. Ceyhan’a daha yeni inmiş, eve varmamıştım. Nezir Bey aradı. Eşimin hattından aramış önce. Eşim de, “Ertan daha gelmedi, gelince söylerim,” demiş. O arada ben Nezir Bey’le görüştüm. Arızanın büyük olduğunu, Samsun’a dönmem gerektiğini söyledi. O zaman eşimi aradım. Açar açmaz, “Ertan haberim var, sen gidiyorsun,” dedi. Böylece eve bile uğramadan, gerisin geriye Samsun’a döndüm o gün.
AHMET BOZDOĞAN (KATI TERMİNAL BAŞ OPERATÖRÜ)
Aile boyu Toroslu
Ahmet Bozdoğan, 1983 yılında Sıvı Terminal’de başladığı işle Toros ailesine katılmış. 1990’ların başında Katı Terminal’in açılmasıyla bölüm değiştirmiş. Aslen Osmaniyeli olan Bozdoğan’ın ağabeyi de Torosluymuş. Bir kız, üç erkek babası olan Bozdoğan, Pamuk Hasadı adlı bir şiirini de bizimle paylaştı:
Ben Tekfen’e girdiğimde 23 yaşında, bekâr bir delikanlıydım. Şimdi Katı Terminal’de, Baş Operatör olarak çalışıyorum. Tahıl, kömür gibi ürünler bizim bölümde elleçleniyor. Üçüncü şahıslara verdiğimiz bir hizmet bu. Toros bu malların yurtiçine ve yurtdışına sevkıyatını sağlıyor. Gemi yanaştıktan sonra, ürünlerin zarar görmeden nakliyesinin yapılması bizim sorumluluğumuzda.
Ünitemizde şu an toplam 5 kişiyiz. Biz denetlemeden sorumluyuz. Çalışma şartlarına uyuluyor mu, çevreye duyarlı davranılıyor mu gibi önemli başlıklar var takibimizde. Mesela kömüre kireç atılıyor, kabuk bağlama özelliği sayesinde yüzeyi tutsun ki rüzgârda tozları uçmasın diye. Kömürün yağmurla denize akmaması için sahada separatörler var. “Çökertme havuzu” diyoruz biz onlara.
“Bu bayan kim acaba?”
1990 yılının ilk aylarıydı herhalde. O zaman yeni iskeledeydim ben. Esin Hanım gelmişti işi görmek için. Yanında da Terminal Müdürü Demir Ali Bey var. 7-8 kişilik bir grup halinde geldiler. Biz de üç beş arkadaş bir mesafeden izliyoruz. Bu bayan kim acaba diye de merak ettik. Sonradan öğrendik tabii. Esin Hanım, iskelenin kenarında gemilerin yanaştığı lastiklere bakmak için şöyle bir eğildi. Başında da beyaz baretlerden var. Baret aşağı kaymaya başladı. Demir Ali Bey, neredeyse kendisi denize düşme pahasına havada kaptı bareti!
AHMET TÜZAY GÖKÇE (PİLOT KAPTAN)
“O beyaz gemilere vuruldum”
Ahmet Kaptan, Yüksek Denizcilik Okulu mezunu. 1884 yılında kurulan bu köklü okul, 1981’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesine katılmış, 1992 yılında ise İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi olmuş. Ankaralı bir denizci olarak ezber bozan Ahmet Kaptan, aslında ilhamı yine İstanbul’dan almış:
Babam beni, ilkokul 3 veya 4’teydim, İstanbul’a götürdü. Öğretim üyesiydi rahmetli. İstanbul’u geziyoruz. Galata’da yolcu gemileri duruyor. Babama sordum, “Kaptanlar nasıl kaptan oluyor?” diye. Babam da, “Deniz Ticaret Mektebi diye bir mektep var, oradan mezun oluyorlar. Ama çok sporcu olmak lazımdır, sen yapamazsın,” demişti. Fakat ben o beyaz gemileri görünce aklıma taktım. O beyaz pırıl pırıl gemiler beni çok cezbetti. Bir de tabii 1970’li yıllarda yurtdışına çıkmak çok sorunluydu Türkiye’de. Üç senede bir çıkabiliyorsunuz, gidişler pahalı... Ben şöyle düşündüm, öyle bir mesleğim olsun ki hem gezeyim hem para kazanayım. Gerçekten de çok severek yapıyorum mesleğimi.
Ben 5 sene uzunyol kaptanlığı yaptım. Amerika hattında çok çalıştım. Orta Afrika’ya çok gittim, bütün Avrupa’ya gittim. Amerika hattını ben istemiştim. Ama o denizleri gördükten sonra pişman oldum. Mesela İskenderun’dan krom yükledik, New Orleans’a 23 günde gittik. Üstelik devamlı sallanarak. Krom çok ağır olduğu için dibe oturuyor. Hacıyatmaz gibi 40 derece sancak, 40 derece iskele yatarak gittik. Ne uyku var ne yemek!
Ama denizcilik enteresandır. O kadar çile çekersiniz yolda, ilk limanda her şey unutulur. Dönüşte hiçbir şey olmamış gibi aynı çileleri çekmek üzere tekrar yola çıkarsınız. Bir de bizim zamanımızda liman süreleri uzundu. Şimdi tüm dünyada özelleştirmeler ve gelişen teknolojiyle 20 gün yol gidiyor, 24 saat sonra dönüyorsunuz. Hayat hızlandı.
Görevimiz gemi kaptanlarına destek vermek
26 Aralık 1996’da Toros adına ilk gemimizi yanaştırdık. O günden beri de kesintisiz hem Toros’un kendi limanlarına, hem de Dörtyol terminallerinde Toros adına hizmet veriyoruz. Bütün dünyada kılavuz kaptanın görevi, gemi kaptanlarına danışmanlık yapmaktır. Dar sularda, tehlikeli sularda, limanlarda yol göstermektir. Çünkü haritalar var tamam, ama kaptan her suyun derinliğini, akıntılarını ya da havanın özelliklerini bilemez. Ayrıca çok büyük yolcu gemileri dışında gemiler, römorkörsüz yanaşma ve kalkma iznine sahip değildir. Ama biz danışmanızdır, bütün yetki ve sorumluluk kaptandadır. Bizim için önce kendi can güvenliğimiz geliyor. İp merdivenle iniyor çıkıyoruz 10-15 metre, büyük gemilerde 20 metre.
Bir yılda ortalama 650 gemiye hizmet ediyoruz. Bunun yarısı Toros’un, yarısı da diğer terminallerin. Mevzuata göre her bölgede bir kılavuzluk teşkilatı yetkili. Burada da yetkiyi Toros aldı, teknik yönünü biz yönetiyoruz. Üç kılavuz, üç gemiye aynı anda hizmet verir. Dördüncü bir gemi gelirse bekler. O bekleme de 1-1,5 saat olur. Tüm römorkörlerimiz dolu olup römorkör ihtiyacımız olursa, BOTAŞ’tan kiralıyoruz. Yılda 5-6 defa öyle bir kiralama işi yapıyoruz. Bizim römorkörlerimiz hep yenidir. Bugüne kadar 1-2 yaşından büyük römorkör burada hiç olmadı.
Kusursuz fırtına
İlk mezun olduğum zaman çok kötü bir havaya yakalanmıştım Amerika hattında. İspanya’dan mantar yükledik, yola çıktık. Günlük hava raporu alıyoruz, fırtına gelecek. O zamanlar da petrole çok büyük zam gelmiş. Kaptan dedi ki “Kenarından geçeriz. Değiştirmeyelim rotayı.” Hava kuzeydoğuya doğru gidecek, biz de güneybatıya doğru gideceğiz. Fakat tam geçtik derken hava yön değiştirdi. Tropik fırtınaya yakalandık. Anlatılacak gibi değil, felaket bir şeydi! Dairesel bir fırtına ve dairenin çapı 200 kilometreydi. Ben üçüncü kaptandım. Yapacak bir şey yok. Kaptan bile bıraktı işi gücü. Ne olacaksa olacak! O noktaya geldi. Dümen tutamıyorsunuz, seyir defterini yazamıyorsunuz, her şey hava- larda uçuyor! 2,5 gün biz o denizin ortasında dövündük durduk. 11 kuvvetinde hava, ki “12’yi gören rapor edemez!” derler. 8-9’a düştüğünde rahatladık. 2,5 gün öncesine göre 60 mil geriye atmış fırtına bizi. Allahtan motor çalışıyordu, yoksa kimse sizi gelip de bulamaz. Herkes 5 kilo falan vermiş. Uyku yok, yemek yok. O havada hem enine hem boyuna sallanıyorsunuz; gemiden çatır çatır sesler geliyor, çekmeceler açılıyor, içindekiler dökülüyor...
AYTAÇ BATIBAY (SAĞLIK EMNİYET ÇEVRE ŞEFİ)
“SEÇ konusunu ciddiye alıyoruz”
Toros’a önce Teknik Emniyet ve Yangın Mühendisi olarak ka- tılan Aytaç Batıbay, 2012 yılından bu yana Sağlık Emniyet Çevre (SEÇ) Şefi olarak görev yapıyor. Batıbay, Tekfen kültürünün insana ve çevreye verdiği önem nedeniyle SEÇ alanında her dö- nemde sektörün ilerisinde olduklarını, ancak bugün konuya çok daha kapsamlı bir şekilde baktıklarını dile getiriyor:
Yaklaşık 5 yıldır Toros Tarım Ceyhan İşletmesi’nde çalışıyorum. Kimyevi gübre üretimi esas işimiz. Aynı zamanda terminal işimiz var. Ben Teknik Emniyet Mühendisi olarak göreve başladım. O dönemde Çevre Bölümümüz, Laboratuvar ile birdi. Labo- ratuvardaki arkadaşımız, aynı zamanda çevre işlerine de bakıyordu. Zaman içerisinde, şimdiki Kıdemli Genel Müdür Yardımcımız Mehmet İçöz Bey, “Aytaç Bey, bu konular senin branşına girer. Sen de bu konularda çalışmaya başla artık,” deyince, SEÇ için ayrı bir bölüm kurmayı teklif ettik. Çünkü Teknik Emniyet olarak tek başımıza bu tür konulara cevap veremezdik. İdari İşler’den Sağlık Bölümü’nü alsak, Çevre Bölümü’nü sıfırdan kursak, emniyet zaten kendi işimiz... Bu konuların hepsi birbiriyle ilgili. “Böyle bir şey yapsak nasıl olur?” dedik. Önerimiz uygun görüldü ki 2010 yılında çalışmalara başladık, kadromuzu oluşturduk.
Heyecan veren yeni proje
İşin çevre kısmı hem fabrikayı, hem terminali ilgilendiriyor. Çevre Bakanlığı bu alanda son 4-5 yıldır ciddi adımlar attı. Biz de şu anda Toros’un tüm tesislerinde bu alanda danışmanlık hizmeti alıyoruz. Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi adında bir yönetmelik var. Acil durumlara yönelik risk değerlendirmeleri, bilgisayar simülasyonları yapılıyor. Eğitimler, tatbikatlar planlanıyor.
Ayrıca terminalimizdeki atık kabul tesisinde, toplanan sıvı atıkların arıtılmasıyla ilgili bir yatırım söz konusu. Bizim gemilerden aldığımız her 100 birim atığın 95 birimi su aslında. İçinde 5 birim yağ var, bu yüzden de tehlikeli madde sınıfında. Bunlar, özel lisanslı araçlarla Gaziantep’e taşınıyor. Oysa burada yağ ile suyu ayırabilirsek, elde edilecek enerji tasarrufunu düşünebiliyor musunuz? 100 birimi taşımakla, 5 birimi taşımak arasında büyük fark var. Dolayısıyla bu konuda ciddi bir arayışa girdik. Geliştirdiğimiz proje şu anda bakanlıkta onayda, bitmesini bekliyoruz.
SANEM UĞURLU (ÇEVRE UZMANI)
“SEÇ biriminde bir bütün olarak çalışıyoruz”
Sanem Uğurlu, çevre mühendisliği eğitimi aldıktan sonra, İzmir Körfezi’nin yüzeysel kirliliğinin araştırılmasıyla ilgili bir proje yürütmüş. Uğurlu, Toros Ceyhan İşletmesi’nde üç yılı aşkın zamandır Çevre Uzmanı olarak görev yapıyor:
Aytaç Bey’le ilk saha turuna çıktığımızda işletmede yapılan faaliyetlerin büyüklüğü karşısında çok heycanlandım ve bilgi birikimimi değerlendirebileceğim için mutlu oldum. SEÇ bir bütündür. Bu alandaki ufkumu genişletebilmek ve çalışmalarımı daha sağlıklı yapabilmek için İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı sertifikasını aldım. Böylece yapmış olduğumuz çalışmaları bir bütün olarak ele alıp, yeni projeler konusunda ufkumu geniş- letme şansı buldum. Bu alanda Aytaç Bey de gerek tecrübesiyle, gerekse bilgi birikimiyle her zaman bana destek oldu.
Ben geldiğimde Çevre Birimi yeni kurulmuştu. Yeni kurulan bir birim olmasına rağmen çok hızlı yol alarak, çevre açısından bir işletmede olması gereken tüm yasal sorumlulukları yerine getirdik. Şimdi de yeni projelerle yolumuza devam ediyoruz.
Biz aynı zamanda bir atık kabul tesisiyiz. Gemilerden çıkan atıkları, belli yasa ve kurallar çerçevesinde kabul ediyoruz. Gemilerden kâğıt, plastik, cam gibi ambalaj atıkları; evsel çöp atıkları; tehlikeli olarak sınıflandırdığımız slaç, sintine ve yağ gibi atıklar çıkıyor. Çıkan bu atıkları sınıflandırıp kaynağında ayırarak, yönetmelikler çerçevesinde geçici depolama alanında depoluyoruz. Daha sonra da bu atıkları lisanslı bertaraf/geri dönüşüm tesislerine gönderiyoruz. Bu konuda ciddi bir sistem kurduk.
“Sürekli denetim şart”
Yaptığımız işin riski var mıdır? Mesela, deniz kazası sonucu oluşabilecek döküntüler ciddi bir risktir. Bunun için yılda iki kez yaptığımız tatbikatlarımız ve başka önlemlerimiz var. Tüm çalışanların konuyla ilgili görev dağılımları var. Ben, atık yönetimi konusunda görev alıyorum. Yapılan işin riski büyük olunca Çevre Bakanlığı, Gümrük gibi birçok kuruluş tarafından sürekli olarak denetleniyoruz. Hatta yaptırılan su analiz sonuçlarının doğruluğu, atıksu arıtma ünitesi çalışma prensibinin uygunluğu ve atıklarla ilgili yapılan tüm çalışmalar Bakanlık online sistemi üzerinden sürekli olarak takip ediliyor.