Tarım Alanlarının Kullanımının Erozyona Etkileri

Toprak aşınması olarak da bilinen erozyon, toprağın doğal ya da dış etkenlerle taşınarak başka bir yerde birikmesi olayıdır.

Erozyon, her ne kadar bir tabiat olayı olarak karşımıza çıksa da, insan faktörü erozyonun oluşmasında önemli rol oynar. Erozyon çeşitleri, jeolojik ve hızlandırılmış olmak üzere iki ana başlık altında incelenebilir. Doğal yollarla toprağın aşınarak taşınması, jeolojik erozyonu tanımlarken, hızlandırılmış erozyon ise yanlış arazi kullanımı ve hatalı tarımsal faaliyetler sonucunda ortaya çıkar.

Hızlandırılmış erozyon su, rüzgâr ve kitle erozyonu olmak üzere kendi içinde üç başlık altında değerlendirilebilir. Bu erozyon çeşitleri doğal sebepler gibi görünseler de, tarıma elverişsiz toprakların tarım alanı olarak kullanmasının etkilerini taşımaktadırlar. Aynı şekilde toprak kirliliği, erozyonu hızlandıran etkenler arasındadır. Sanayi atıkları, yanlış gübreleme ve tarımda hatalı kimyasalların kullanımı toprağın kirlenerek doğal dengesinin bozulmasına sebep olmaktadır. Bu durum toprağın verimsizleşmesinin ve tarım alanlarının kullanılamaz hale gelmesinin de önünü açar, erozyona zemin hazırlar. Erozyon üzerinde insan etkilerinin artmasının temel sebebi, mevcut tarım alanlarının sağlıklı kullanılamaması sebebiyle artan üretim ihtiyacını karşılamak için yeni tarım alanlarının açılmasıdır. Üretim ihtiyacı, insanların doğal mera alanlarını ve bitki örtülerini bozarak yeni tarım alanları açmalarını ya da tarım alanlarını genişletmelerini zorunlu kılmıştır. Bu alanların yağışlı bölgelerde yağmur suları ile kurak bölgelerde ise esen rüzgârlarla aşınıp taşınarak kullanılamaz hale gelmesi, doğal erozyondan kat kat daha fazla toprak kaybına sebep olmaktadır.

Erozyon nedeniyle her yıl büyük oranda toprak ve tarım alanı kullanılamaz hale gelmektedir. Bu durum beraberinde, çeşitli ekonomik ve yaşamsal sıkıntıları da ortaya çıkarmaktadır. Kuraklık, açlık ve gıda yetersiliği erozyonun sebep olduğu toprak kaybının bilinen sonuçlarından bazılarıdır.

Erozyonla mücadele amacıyla tüm dünyada çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. 1972 yılında Stockholm’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı’nda alınan bir kararla, Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak çalışacak ve çevre sorunlarını küresel bir boyutta ele alacak bir organ kurulmasına karar verilmiştir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) adı altında faaliyete başlayan bu kuruluş, çevreyle ilgili her konuda olduğu gibi, erozyon ve etkileri konusunda da önemli araştırma ve çalışmalar yapmaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yapılan araştırmalara göre, tarımda kullanılan alanlarınn %70’inin özelliklerini kaybetmesi, dünya genelinde %30 civarında çölleşmeye sebep olmuştur. Dünyada erozyon sebebiyle 110 ülke çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya iken, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın hesaplamalarına göre, çölleşme ve erozyonun önüne geçebilmek için yılda 42 milyar dolar harcanması gerekmektedir. Türkiye’de ise, her yıl erozyon sebebiyle 500 milyon ton verimli toprak kullanılamaz hale gelmektedir. Bu ölçekte bir toprak kaybının, hem ülke ekonomisine hem de tarımsal üretime zararları çok büyüktür. Bu konuda, toprak kaybının önlenmesi ve erozyonla mücadele edilebilmesi için öncelikle, erozyonun ve sebeplerinin ne olduğunun iyi anlaşılması ve doğru şekilde anlatılması gerekmektedir. Ardından, erozyonla mücadele yöntemlerinin araştırılması ve önleyici tedbirlerin alınması, tarım alanlarının ve toprağın korunmasına fayda sağlayacaktır.

Erozyon sorununun uzun vadede çözümü için tarıma uygun alanlarda kullanılan yöntem ve uygulamaların gözden geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bunun için özellikle tarımsal üretimde etkin rol alan üreticilerin bilinçlendirilmesi hayati önem taşır. Tarımsal arazinin uygunluk koşullarının yanı sıra, üretimde kullanılan kimyasalların bilinçli tüketimi de yine başlıca dikkat edilmesi gereken hususlar arasında yer almaktadır. Tarımsal verimin artırılması ile tarıma elverişsiz alanların kullanımının önüne geçmek ve uygun olmayan tarımsal arazilerin erozyona maruz kalmasını önlemek de önemli bir mücadele yöntemidir. Verimin artırılabilmesi ve toprak sağlığının korunabilmesi amacıyla, üretim yapılan toprağın özelliklerinin saptanması, üretimi yapılacak ürünün ve toprağın beslenmesine yönelik çalışmaların yapılması, sürdürülebilir tarımın önemli kalemleridir. Tarıma uygun alanların sürdürülebilir şekilde işlenmemesi de uzun vadede tarımsal üretim problemlerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Doğru gübreleme ile hem toprağın ihtiyaç duyduğu minerallerin sağlanması hem de bitkinin ihtiyacı olan mikrobesinlerin temin edilmesi, tarım alanlarındaki verimliliğin artmasına ve toprağın korunmasına yardımcı olacaktır. Toprağın sağlıklı olması, tarımsal ürünlerin verimliliğini artırırken, insanların da sağlıklı ve yeterli beslenmelerine olanak sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki erozyonla mücadelenin temel amacı, toprağın ve üretimin, dolayısıyla da insanın korunmasıdır.