Bereketin Simgesi Buğday

İnsanın var oluşundan bugüne, en geniş tarımı yapılan ürünler buğday ve arpadır. Buğday, Anadolu kültürünün belki de en önemli simgesidir.

Mağaralarda, inlerde yaşayan ve avcılık toplayıcılık yapan insan topluluklarının yerini zaman içinde tarım yapılan köyler aldı. Şanlıurfa’daki Göbeklitepe de bu yerleşimlerden biri. Şanlıurfa’ya 15 kilometre uzaklıktaki Örencik köyü yakınlarında bulunan Göbeklitepe’de 1995 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün işbirliğiyle kazı çalışmalarına başlandığında, dünya tarihinin bilinen ilk tapınaklarının ortaya çıkarılacağı bilinmiyordu. 1963’te fark edilen 9 hektarlık kazı bölgesinin önemi, bir çiftçinin tarlasını sürerken bulduğu oymalı taşı müzeye götürmesiyle anlaşıldı. 12 bin yıllık bir geçmişe ait olduğu belirlenen bu höyükte bulunanlar yalnızca tapınaklar, heykeller ve taş kabartma sanatının ilk örnekleri değildi. Kazılarda bulunan ilk zirai başak taneleri, burada yaşayan avcı toplayıcı dönemdeki insanların tarımla da uğraştıklarını ortaya koyuyordu.

Bu buluş, tarihçileri o güne kadar bildiklerini bir kez daha gözden geçirmek zorunda bıraktı. Tarihte Fırat ve Dicle arasındaki bölge “Bereketli Hilal” olarak adlandırılır ve büyük olasılıkla tarımın ilk kez yapıldığı, yerleşik hayatın başladığı, ilk kültürel birikimlerin oluşmaya başladığı bölge burasıdır. Avcı-toplayıcı dönemden yerleşik döneme geçiş, tarımsal üretimin uygulanmasıyla doğrudan ilgilidir. Çünkü insanlar, hayatta kalmak için gerekli yiyecekleri bulmak için her gün dere tepe gezme zorunluluğundan ilk kez, buğday ekip biçerek ürün elde etmeye başladıkları zaman kurtulmuşlardır.

İnsanlık tarihinde büyük bir devrime işaret eden bu gelişmenin adı “Tarım Devrimi”dir. Tarım Devrimi ile başlayan uygarlık serüveni önce Sanayi Devrimi’ne, sonra teknolojik devrime, daha sonra da bilişim devrimine dönüşerek, Göbeklitepe’deki atalarımızdan 12 bin yıl sonra bizi Mars’a robot gönderebilme aşamasına vardırdı. Tüm bu muhteşem olayları mümkün kılan en temel gelişme ise buğday ve arpa tarımının başlamasıydı.

Türkiye’de buğday ve arpa tarımı 

İnsanın var oluşundan bugüne, en geniş tarımı yapılan ürünler buğday ve arpadır. Buğday ve arpa ülkemizin hemen hemen her yöresinde yetiştirilse de, buğday üretim alanlarının başında İç Anadolu ve Marmara Bölgesi gelir. Arpa üretimi ise daha çok İç Anadolu ve GAP bölgesinde yaygındır. Ülkemizde işlenen tarım topraklarının yaklaşık yarısında bu iki ürün yetiştirilir. Ancak buğday denince, Türkiye’de ilk akla gelen yer, tahıl ambarı olarak da anılan Konya Ovası’dır. Türkiye’nin 20 milyon tonluk toplam buğday üretiminin yüzde 12-13’ünü tek başına karşılayan bu bölgede, hem ekmeklik hem de makarnalık buğdayda ciddi rekolteler elde edilir.

Tarım, Anadolu topraklarında yalnızca ekonomik bir faaliyet değil, aynı zamanda bir gelenek ve bir kültür olayıdır. Buğday da bu kültürün belki de en önemli simgesidir. O, yer sofralarından ziyafet salonlarına, yemeğin olduğu her yerde var olan, hayatımızın en temel ve en vazgeçilmez besin maddesidir. Bu yüzden onu geliştirecek, daha verimli hale getirecek hiçbir şeyden kaçınılmamalı. Üstelik buğdayı tüketenler yalnızca insanlar değil; çünkü hayvanlar da ondan yararlanıyor. Buğdayın kendisi hayvan beslemede kullanıldığı gibi, tarladan hasat edilen buğdayın sapları mandıralarda hayvanların altına seriliyor veya hayvan yemlerine katılıyor.

Tarım ve hayvancılık, bu toprakların en eski iş kollarını oluşturuyor. Ama teknolojinin gelişimi ve bilimin katkısıyla modern tarımda çok hızlı bir değişim yaşanıyor. Ülkemizde tarımsal faaliyetler genellikle babadan kalma küçük tarım işletmelerinde sürdürülüyor. Ama hem tarımda, hem hayvancılıkta, artık kulaktan dolma yöntemleri bir kenara bırakıp, çağı yakalamanın zamanı çoktan geldi. Bunun faydasını görecek ilk kişi de yine üreticinin kendisi olacak.

Bilinçli üretim verimi de artırır

Buğday ve arpanın verimi yağış ve sulamayla yakından ilgili olsa da, dekardan alınan verimi artırmak için en çok ihtiyaç duyulan şey aslında bilgi. Bilinçli üretici, sertifikalı tohum kullanarak, doğru ve dengeli gübreleme yaparak ve yabancı ot, hastalık ve zararlılarla doğru yöntemlerle mücadele ederek aslında verimin artmasında en önemli rolü oynar. Bundan yalnızca toprak kârlı çıkmaz, çiftçi de emeğinin karşılığını fazlasıyla alır.

Ömrünü fidanların, yaprakların, başakların ve toprağın sesini dinlemeye adamış bir ziraat profesörü olan Prof. Dr. Habil Çolakoğlu, fiyatlandırmada kalitenin öneminedikkat çekerek, “Yüksek verim ve yüksek kalite, dengeli gübreleme ve sertifikalı tohum kullanmakla olur,” diyor. Sertifikalı, kaliteli tohum kullanmak, verimin ön koşullarından biri. Ülkemizde yılda 300 bin ton sertifikalı buğday tohumu üretiliyor. Tarımsal üretimi ve çiftçinin gelirini yükseltmek için bu miktarın artırılması kritik öneme sahip. Verimi doğrudan etkileyen can alıcı bir diğer etken de, doğru ve dengeli gübreleme.

Doğru gübreleme yapabilmesi için, çiftçinin tarım yaptığı toprağı tanıması çok önemli. Çünkü bir tarla için doğru olan bir uygulama, bir başka tarla için geçerli olmayabiliyor. Bu nedenle uzmanlar, gübreleme yapmadan önce toprağın analiz ettirilmesinin ve gereksinimlerinin saptanmasının şart olduğu noktasında birleşiyor. Sulamayla birlikte doğru ve dengeli gübre kullanımı, verimi en az yüzde 50 oranında artırıyor.

Modern tarım tekniklerinin verimi nasıl etkilediğini, belki de en açık şekliyle Toros Tarım’ın katıldığı Tarla Günleri’nde görmek mümkün. Her yıl düzenlenen Tarla Günleri’nde firmalar, kendilerine ayrılan parsellerde deneme ekimleri ve uygulamaları yaparak ürünlerini sergiliyor. Fuara düzenli katılan firmalardan Toros Gübre’nin standı her yıl büyük ilgi çekiyor. Doğru tarım uygulamalarının yapıldığı alan, bilinçli üretimin önemini bir kez daha hatırlatıyor. Deneme alanında, hiç gübre kullanılmadan ekilmiş buğdaylar zayıf ve danesi seyrek; aşırı gübrelenmiş alandaki buğdaylar ise –başaklar daneleri taşıyamadıkları için– eğrilmiş oluyor. Bu da hasat için ciddi bir sorun. Toprak analizine göre dengeli taban gübrelemesi ve üst gübreleme yapılmış alanda ise kalite kendini hemen gösteriyor. Bu alandaki başaklar güçlü ve sık; daneleri dolgun oluyor. Dengeli bir uygulama, amatör gözlerin bile ayırt edebileceği bir fark yaratıyor.

Tarihin bize yüklediği görev

Anadolu insanının binlerce yıl boyunca yaşam kaynağını oluşturan tarım, geçim kaynağı olarak ülkemizde hâlâ önemini koruyor. Buğday, ekmek olarak her gün tüketilen bir gıda oldukça, önemini sürdürüp gidecek. Bugün ülkemizde tarım alanlarının yaklaşık üçte birinde buğday üretimi yapılıyor; her dört çiftçiden üçü buğday yetiştiriyor. Bu açıdan buğday sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal olarak da bir istikrar aracı. Göbeklitepe’den bize kalan mirasa ne kadar çok sahip çıkar ve onu geliştirirsek, o kadar kârlı çıkacağımız açık.